13 Nisan 2010 Salı

24.2.14 BODRUM’UN HALA VAR OLAN ÖRF VE ADETLERİ (Ağırlık - Nişanardı)

Devlet Ağan’ın gelini Münire bir sokak ötede oturuyor. Münire, Devlet hanımın büyük oğlu Rıfat Ağan'la evli.

Kibare, Rıfat Ağan'a "Rıfat ağabey" dediği için ben de "Rıfat ağabey" diyorum. Yoksa Rıfat Ağan benden küçük.

Karı - koca nasıl güzel insanlardır anlatamam.

***
Münire ile uzun zaman sonra dost olduk. Zaten Bodrumlu öyledir. Yabancıyı öyle kolay kolay içine almaz. Bir süre izler. Sonra yavaş yavaş sokulur. Ama bir kere dost oldu mu bir daha bırakmaz.

Rıfat ağabey balıkçıdır. Kocaman tratası vardı. Cumartesi yahut Pazar günleri civar koylara giderken Hakkı bey ve Kibare'yle birlikte beni de davet ederlerdi. Çok onurlanırdım.

Sabahtan çıkardık. Münire ve Kibare yemek pişirirdi. Ben erkeklerle sohbet ederdim.

***
Sahile çıkınca erkekler biraz öteden denize girerdi.

Aynı mahalleden oldukları için, erkekler de kadınlar da birbirlerini mayolu görmek istemezlerdi.

Bu bir kaç - göç olayı değil, aileler arası saygıydı.

Ve bu davranışları benim çok hoşuma giderdi.

***
Münire ile Rıfat ağabeyin üç oğlu bir kızı var. Kiminin kına gecesinde, kiminin düğününde bulundum. Zaten Münire çok önceden haber verir, "Olcay hanım buradasın değil mi?" diye sorar.

1997'nin Kasım ayında en küçük oğulları Murat'ın düğünü vardı.

Bodrum'da örf ve adetler eskisi gibi devam ediyor. Örneğin, düğünden önce Kına gecesi yapılıyor. Ama asıl ilginç olanı kına gecesinden önce yapılan tören.

***
Kına gecesinden birkaç gün önce erkek tarafı kız tarafına hediyeler gönderiyor. Giyecekler ve yiyeceklerle dolu koca koca tepsiler hazırlanıyor. Tepsiler şeffaf kağıtlara sarılıyor. Renkli kurdelelerle bağlanıyor.

Kapıya deve geliyor. Devenin bir tarafına sepet, diğer tarafına sandık yerleştiriliyor.

Sepete ekmek ve helva konuyor.

Sandığa da gelinlik.

***
Ama günümüzde erkek tarafı gelinliği İzmir'deki terzilere diktiriyor. Terzi hanımlar da diktikleri gelinliği düğün günü Bodrum'a getiriyor ve gelini kendileri giydiriyor. Bu nedenle sandığın içine artık gelinlik konmuyor. Ama adet bozulmasın diye sandık boş olarak deveye yükleniyor.

Sepetin ve sandığın üzerine bir halı atılıyor. Önde davul zurna, arkada deve ve deveci, en arkada da hediyeyi taşıyan aile bireyleri, damadın arkadaşları, benim gibi özel komşular.

Aileden bazıları tepsilerden birini benim taşımamı ve alayın başını çekmemi istedi.

Ama ben kabul etmedim.

Çünkü kız tarafı, tepsi taşıyanlara hediye verirmiş.

Utandım.

Halbuki Habibe Kıvılcım ve ailesi çoktan hediyelerimizi hazırlamışlardı.

***
Bizim sokaktan, Cumhuriyet Caddesi'ne, yani sahile çıktık.

Öylesine güzel bir görüntümüz vardı ki. Herkes bizi yakından görmek için koşuşuyordu. Azmakbaşı'nı geçtik. Davulun, zurnanın sesini duyan dışarı çıkıyordu.

Hey Yavrum Hey'in yanında evi olan arkadaşım Devlet (İzbudak) de dışarı çıkmış ne oluyor gibisinden bakınıyordu. Kalabalığın içinde beni görünce şaşırdı. Merakla sordu. Söyledim. "Ben de torunlarıma böyle yapacağım" dedi. Dilerim torunlar anneannelerinin arzusunu yerine getirir.

***
Tam Halk Eğitim binasının önüne gelmiştik ki tıpkı bizim gibi bir alayla karşılaştık. Onlar bizim mahalleye doğru geliyordu, biz onlara doğru gidiyorduk.

(Sonradan karşılaştığımız alayın Hasan Fidan’ın torunu, Mustafa Fidan’n oğlu, Hasan Fidan’a ait olduğunu Aynur Fidan’dan öğrenecektim).

Bu karşılaşma gerçekten çok güzeldi. Ne yazık ki fotoğraf makinem yoktu.

Yalnız iki devenin karşılaşması bizim karşılaşmamız gibi güzel olmadı.

Develer birbirlerini görünce bir tuhaf oldular. Deveciler develeri zor yatıştırdılar. 
Biz biraz korktuk. Develer seviştiler mi yoksa dövüştüler mi ben pek anlayamadım.

Bizim deveciye, “bunlar birbirlerini tanıyorlar mı” diye sordum. Meğer ikisi de devecinin develeriymiş. Aynı ahırda kalıyorlarmış. O zaman dövüşmüş de olabilirler sevişmiş de.

***
Develer sakinleşince ben de sakinleştim

Ve Rıfat ağabeyden bizi kestirmeden değil, uzun yoldan götürmesini rica ettim.

Bu törenin bitmesini hiç istemiyordum.

Limanı dolaştık ve Habibe'nin Atatürk Caddesi'ndeki evine geldik.

***
Kız evi bizi kapıda karşıladı. Hem bahçede hem içeride sofralar kurulmuştu. Yemekler yendi. İçkiler içildi. Hepimize hediyeler verildi.

Bir kaç gün sonra da kız tarafı aynı tantana ile erkek evine gelmiş.

Ben o gün evde yoktum.

Göremedim.

Kız tarafının geleceği günden bir gün önce erkek evi hazırlık yapmaya başlıyor. Akraba ve komşu yardımlaşması dorukta oluyor. Tencere dolusu dolma, keşkek, et, tavuk, balık, pilav, tatlı gibi şeyler hazırlanıyor.

***
Kına gecesi ise, herkesin olanaklarına göre ya evinin bahçesinde, ya meydanlık bir yerde, ya da dışarıda bir salonda yapılıyor.

İlk saatlerde kız tarafı kendi, erkek tarafı kendi çevresiyle eğleniyor.

Ama gecenin bir saatinden sonra erkek tarafı kız tarafına baskın yapıyor.

İşte o zaman cümbüş başlıyor.

Herkes oynuyor.

En çok da gelin oynuyor.

Hiç nazlanmıyor.

***
Düğün ise bir otelin salonunda yapılıyor.

Düğünü orkestra yönetiyor.

Örneğin, misafirleri takı takmak için piste davet ediyor. Akrabalar hatta yakın komşular sıraya giriyor. Uzun kuyruklar oluşuyor. Gelin hanım kolunda elbisesinin kumaşından yapılmış küçük bir çanta taşıyor. Oynarken düşüp kaybolmasın diye takılar bu çantaya konuyor.

Orkestra kah kız tarafını, kah erkek tarafını oyun oynamak için piste davet ediyor.

Düğün sahibi, oynayanların anlına para yapıştırıyor. Bu paralar toplanıp orkestraya veriliyor.

Derken bir rakkase geliyor. Masaların üzerine çıkıp göbek atıyor. Rakkase kimin önünde durursa alnına parayı o yapıştırıyor. Parayı göğsüne özellikle göbeğine koyanlar daha çok alkışlanıyor.

Gerek orkestrayı gerek rakkaseyi coşturmak için düğün sahibi devamlı bahşiş veriyor.

Kına gecesi yemekli, düğün yemeksiz oluyor. Gelin pastasının ikramından sonra düğün bitiyor.

***
Düğünden bir hafta sonra, gelin ve damat evlerinde bir davet yapıyorlar.

Gelin, gelinliğini giyiyor.

Takılarını takıyor.

Mevlit okunuyor.

Tavuklu pilav veya lokum pilavı ikram ediliyor.

***
Bodrum'lu hanımlar kına gecesi gibi, düğün gibi toplantılarda güzel giysiler giyiyorlar.

Takılar takıyorlar.

Genelde altın seviliyor.

Bodrum'da çok şık butikler olmasına karşın, alış veriş için İzmir tercih ediliyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder