Önce sınıfta sonra okulda kısa zamanda ünlendim. Tabii sporculuğumun da bunda etkisi büyük oldu. Her küt inmek için havaya sıçradığımda arkadaşlarım “Çamlıcalı” diye tempo tutarlardı.
Öğretmenler, nedense, ders harici konularla ilgilenen öğrencileri pek tutmazlar. Örneğin, roman, hikaye, şiir okuyanlar tehlikeli, spor yapanlar tembel olarak bilinir.
40’lı yıllarda böyleydi. Şimdi nasıl bilmiyorum.
***
Kısa zamanda Ankara Kız Lisesi'nin voleybol takımına kaptan oldum. Sonra sevgili Beden Eğitimi Öğretmenim Mediha Unat beni okulun spor kaptanı yaptı.
40’lı yıllarda öğretmenler ders harici konularla ilgilenen öğrencileri pek tutmazlardı. Örneğin, roman, hikâye, şiir okuyanlar tehlikeli, spor yapanlar tembel olarak bilinirdi. O zamanlar böyleydi. Şimdi nasıl bilmiyorum.
Lise 1’de geometri dersinden ikmale kaldım. İkmali veremedim. Sınıfta kaldım.
Ertesi yıl aynı sınıfı tekrar okudum. Gene geometriden ikmale kaldım. Gene ikmali veremedim. Gene sınıfta kaldım.
Böylece, koşmanın, uzun ve yüksek atlamanın, çok iyi voleybol oynamanın, beden eğitimi dersinde en başarılı öğrenci olmanın, spor kaptanı ünvanı taşımanın,
100 metre sürat, 10 bin metre mukavemet, 4x100 bayrak yarışlarında birinci gelmenin Eşek Teorisi’ni (Pisagor) bilmedikçe bir işe yaramadığını öğrenmiş oldum.
İki yıl üst üste sınıfta kaldığım için, elime belgemi verdiler, beni de kapının önüne koydular.
Çok ümitlendiğim sevgili Beden Eğitimi Öğretmenim ise olaya sadece kendi açısından baktı ve benden bir daha yararlanamayacağı için üzüldüğünü söyledi.
![]() |
Ankara Kız Lisesi Voleybol Takımı Kaptanı Olcay Akkent,
1945-46 dönemi Okullararası Birincilik Kupası'nı
Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisinden alıyor
ve takım arkadaşlarıyla paylaşıyor.
|
![]() |
Sol başta (eli kupalı) ben, sağ başta Altan Karındaş. |
***
Ankara Kız Lisesi’nde Özden İnönü ile iki yıl aynı sınıfta okudum. Bir Cumhurbaşkanı kızı olmasına karşın son derece olgun bir çocuktu.
Çocuktu diyorum çünkü bizler o yaşlarda gerçekten çocuktuk.
Ama hepimiz olgun muyduk? İşte bunu bilmiyorum.
Çocuktu diyorum çünkü bizler o yaşlarda gerçekten çocuktuk.
Ama hepimiz olgun muyduk? İşte bunu bilmiyorum.
Doğal olarak Özden’le ilgili birçok anım var. Bir tanesini anlatmak istiyorum.
Son ders bitmişti. Merdivenlerden aşağıya iniyorduk. Şimdi nedenini hatırlamadığım bir sebepten, her zaman çıktığımız ana kapıdan çıkmamıza izin verilmiyordu.
Merdivenin bitiminde duran bir görevli öğrencileri diğer bir kapıya yönlendiriyordu.
Özden benim önümdeydi. Görevli Özden’i görür görmez, “siz bu taraftan” diyerek ana kapıyı gösterdi.
Özden, kendisinden beklenen bir olgunlukla, “Ben de arkadaşlarımın çıktığı
kapıdan çıkarım” dedi.
Adam bakakaldı.
Sınıf arkadaşlarım arasından eminim pek çok değerler yetişmiştir.
Gerek Çamlıca'yı gerek Ankara Kız Lisesi’ni sonuna kadar götüremediğim için o arkadaşlarımın, bir ikisi hariç, mezun olduktan sonra yüksek öğrenimlerini nerede yaptıklarını, hangi konularda uzmanlaştıklarını, devletin hangi katında görev aldıklarını, nasıl bir ideoloji ve siyasi görüşe sahip olduklarını ve bu vatan için neler yaptıklarını bilmiyorum.
Ama Özden için biliyorum.
Kurmuş olduğu İsmet İnönü Vakfı başlı başına bir abidedir ve başka hiçbir şey yapmamış olsa dahi yeterlidir.
Bugün onu ne zaman televizyonda görsem ne söylüyor diye dikkatle dinlerim ve her seferinde onunla gurur duyarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder