Bir kez İzmir üzerinden Ankara’ya dönüyordum. Birden aklıma Dimitrakopulos şarabı geldi.
O yıllarda, Kordon’da bir iki meyhane vardı. Acaba orada bulabilir miydim?
Birinden içeri girdim.
Hep erkekler oturuyordu. Beni görünce çok şaşırdılar. Birbirlerine baktılar.
Bir mana veremediler.
Yavaşça barda duran beye, neredeyse kulağına, "Acaba sizde Dimitrakopulos var mı?" dedim.
Bir kadeh çıkardı. Eline şişeyi aldı. Tam boşaltacaktı, "Ama" dedim, "Ben şişe istiyorum. Hem de birkaç şişe".
Adamlar daha çok şaşırdılar.
Birbirlerine daha çok baktılar.
Ben aynı beye aynı ses tonunda, "Ankara'ya götüreceğim, arkadaşlarıma ikram edeceğim" dedim.
İşte o anda ne olduysa oldu.
Bardaki adam başta olmak üzere meyhanedeki erkeklerin tümü seferber oldu. Şişeleri tezgahın üzerine dizdiler, paketlediler, torbaya koydular, elime verdiler.
Hep erkekler oturuyordu. Beni görünce çok şaşırdılar. Birbirlerine baktılar.
Bir mana veremediler.
Yavaşça barda duran beye, neredeyse kulağına, "Acaba sizde Dimitrakopulos var mı?" dedim.
Bir kadeh çıkardı. Eline şişeyi aldı. Tam boşaltacaktı, "Ama" dedim, "Ben şişe istiyorum. Hem de birkaç şişe".
Adamlar daha çok şaşırdılar.
Birbirlerine daha çok baktılar.
Ben aynı beye aynı ses tonunda, "Ankara'ya götüreceğim, arkadaşlarıma ikram edeceğim" dedim.
İşte o anda ne olduysa oldu.
Bardaki adam başta olmak üzere meyhanedeki erkeklerin tümü seferber oldu. Şişeleri tezgahın üzerine dizdiler, paketlediler, torbaya koydular, elime verdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder