11 Mart 1983 Cuma

25.5.1 ENKA Holding Yatırım A.Ş.

Kamuran Gürün’e Ankara’dan ayrılma ve İstanbul’a yerleşme nedenlerimi açıkladığımda, Şarık Tara’ya bir mektup yazmamı içine bir CV koymamı ve kendisinden de söz etmemi söyledi. Dediğini aynen yaptım.

Şarık Tara’ya 11 Mart 1983 tarihinde bir mektup gönderdim.

Şarık bey, CV'mi, ENKA HOLDİNG YATIRIM A.Ş.’nin Genel Koordinatörü Temiz Üstün’e verdi. Verirken de, "bu hanımı alalım ve kendisine İstanbul'da onurlu yaşayacağı bir maaş verelim" dedi. Bunu derken ben orada yoktum, ama aynen böyle dedi. Biliyorum.

Genel Koordinatör 22 Mart’ta bana hitaben yazdığı yazıda, “holdingimizde sizin tecrübenizde bir elemanı istihdam etmek bizi çok sevindirecektir”diyordu. Birkaç gün sonra da Sekreter Hilal Diker telefon etti ve İstanbul'a gelir gelmez kendilerini aramamı söyledi.

Nisan’ın ikinci haftasında İstanbul’a geldim ve ENKA'ya telefon ettim. Ertesi günü için bana randevu verdiler.

Temiz Üstün, benden neler istediklerini anlattı. Öyle bir evrak düzeni kuracaktım ki, ENKA'nın tüm kuruluşlarında kullanılacaktı.

Sonra beni kendi makam arabasıyla birlikte çalışacağım profesöre gönderdi. Ne yazık ki profesörün adını hatırlamıyorum. Yalnız profesörün alanı ile benim alanım aynı değildi. Bunu çok iyi hatırlıyorum.

Profesör, CV'mi baştan sona, dikkatle okudu. Ve masanın üzerine koyarken "çok impressive" dedi. O anda işe alınmayacağımı anladım. Çünkü bir özgeçmişin "etkileyici" olması demek aynı zamanda "korkutucu" olması demekti. İnsanlar çok bilenlerden her zaman korkmuşlardı.

Gene de umutla bekledim.

On beş gün hiç ses çıkmayınca merak ettim. Genel Koordinatör'ün Sekreteri Hilal Diker’e telefon ettim. Sekreter hanım, "A! Size haber vermediler mi" dedi. "Hayır vermediler" dedim. "Kadro yetersizliğinden sizi alamıyoruz" dedi.

Şarık beye ne dediler bilmiyorum. Hiçbir şey dememiş de olabilirler. Belki, Şarık
bey beni hâlâ ENKA'da çalışıyor zannediyordur.

ENKA konusunu bitirmeden bir şey daha söylemek istiyorum. Genel Koordinatör benimle mülakat yaparken, "Ankara'dan geliyorsunuz, size bir protokol sorusu sormak istiyorum" dedi. Ben de, "buyrun" dedim. Korkusuzca. Çünkü, kırk yıl Ankara'da protokolün içinde yaşamıştım, soracağı her soruyu bileceğimden emindim.

Şöyle devam etti: "Biz, iş adamları ve Dışişleri Bakanlığı mensupları, bu sabah yurtdışına bir toplantıya gidecektik. Hava meydanına kadar gittik ve orada toplantının iptal edildiğini öğrendik. Bakanlığın bize önceden haber vermesi gerekmez miydi" dedi. "Gerekirdi" dedim.

Ama aynı Genel Koordinatör, kadro yetersizliğinden işe alınamayacağımın haberini bana vermemişti.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder