12 Nisan 2010 Pazartesi

24.2.33 EVİMİN BAKICILARI

23 Mayıs 1981'de ilk kez evimde yattım.

Varol (Özkoçak) ve Bedia (Çolak) ilk misafirlerim oldular.

Ne yazık ki evime doyamadan 5 Kasım 1981'de, Ankara'ya döndüm.

Çünkü yeniden çalışma hayatına başlayacaktım.

O günlerde Üveis (Maskar) dayıma bir kart göndermiş, "keşke kaplumbağa olsaydım, güzel evimi Ankara'ya giderken sırtımda taşırdım" diye yazmıştım.

***
Çalıştığım için ancak Şeker Bayramı, Kurban Bayramı, Cumhuriyet Bayramı gibi kısa tatillerde gidebiliyordum Bodrum'a.

Bu kadar kısa yaşanan bir evin muhakkak bir bakıcısı olmalıydı.

Hiç olmazsa on beş günde bir gelmeli pencereleri açmalı, evi havalandırmalıydı.

Yoksa kapalı ev rutubet yapar, her şey küflenirdi.

***
Evin ilk bakıcısı Safiye Güzelköylü genç ve güzel bir kızdı.

Hem beni, hem evi seviyordu.

Temizlik yaptıktan sonra koltuğa oturup etrafı seyrettiğini söylüyordu.

"Sizinle telefonda konuşurken bir yandan da kırmızı saçlı kızı seyrediyorum" diyordu.

Duvarda Burhan Uygur'un bir resmi vardı

ve resimdeki kız kırmızı saçlıydı.

O eve ne kadar çok insan gelmişti.

Hiçbiri kırmızı saçlı kızı görmemişti.

Safiye'cik İstanköy'lü bir delikanlıyla evlendi.

Nikah ve düğün Bodrum'da yapıldı.

Ben İstanbul'a döndüğüm için katılamadım.

Telefon ettim, "eğer istersen benim evimde balayı geçirebilirsin" dedim.

Çok sevindi.

Annesi evi hazırladı.

Üç hafta kaldılar.

Safiye, eşi İsmail, kızı Fatma, oğlu Sinan ile İstanköy'de yaşıyor.

Fatma evlendi.

Safiye anneanne oldu.

Zaman ne kadar çabuk geçiyor.

Safiye gelin olup gidince annesi Aysel evimin bakıcısı oldu.

Aysel'in kızından başka iki de oğlu var.

Mehmet ve Ahmet.

Onlar da babaları Ali Kemal gibi denizci.

"Erkek Egemen" bir toplum olduğumuz söylenir.

Ama, ben, kırsal alanda da,

kasabalarda da,

hatta büyük şehirlerde de

evin direği gene de kadındır derim.

Aysel de böyle bir kadındır.

Güzelköylü Ailesi. Aysel, Safiye, Ali Kemal...

Aysel "Bu resme baktığı zaman içim ferahlar; sanki o deniz, o tekneler benimmiş gibi gelir." diyor. 

***
Evime Ekim 1997'den beri Şefika bakıyor.

Şefika, Nazilli - Kuyucak - Sarıova'lı.

Eşi Halil ve oğlu Ali Rıza ile gelmiş Bodrum'a.

Karı - koca önce otellerde çalışmışlar.

Çok sıkıntı çekmişler.

Sonra Halil, Gümbet'te kahvehane açmış.

Şefika da evlerde çalışmaya başlamış.

Çok darda kaldığım günlerin birinde tanıdım Şefika'yı.

Martı Pansiyonu'nun sahiplerinden

Hüseyin ve Emine Özlen'in oğulları

Kadir Özlen tavsiye etmişti.

***
Şefika çok çalışkandır.

Yanına yardımcı alarak, bir günde iki

hatta üç ev temizlediği zamanlar oldu.

Bu sayede iki yıl gibi kısa bir zamanda,

Konacık'ta, Kırlar Mevkii'nde, arsa aldı.

Sonra üzerine ev yaptı.

Kimse inanmaz buna.

Nitekim inanmıyorlar da.

Ama ben inanıyorum.

Şefika'nın yıllar sonra bir kızı oldu.

Adı Hanim.

Eğer Hanım derseniz kızıyor.

Halil bahçıvanlık yapıyor.

Vakit buldukça ağacımı buduyor.

Pinoteks ve badanamı yapıyor.

Tamirat işleriyle ilgileniyor.

Şefika'nın geleceği gün erken kalkarım.

Kahvaltı sofrasını hazırlar, çayı demlerim.

O gelirken gazete, ekmek ve simit getirir.

Her şey hazır olunca yumurtayı kırarım.

İlk geldiği gün, "yumurtanı nasıl yersin" diye sormuştum.

"Tereyağında" demişti.

Ama artık o da benim gibi zeytinyağına kırılmışını seviyor.

Kahvaltımızı yaparken uzun uzun sohbet ederiz.

Çok severiz birbirimize hayatımızı anlatmayı.

Temizliğin geç başlamasını sorun yapmayız.

Zaten o işini bitirmeden gitmez ki.

Şefika Şiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder