Amcam Medeni, Selçuk Sultanı Keykubat'ın Haznedarı Hacı İbrahim (Maarif köyünde türbesi var) ahfadından ve Akşehir eşrafından Subaşı Hacı Mehmet Arif Efendi’nin oğlu.
1900 yılında Medine’de dünyaya geliyor.
Askeri tıbbiyede okuyor. İç Hastalıkları Uzmanı oluyor. Binbaşı rütbesindeyken askerlikten istifa ediyor. Berlin’e gidiyor. Diğer ihtisasını Bakteriyoloji dalında yapıyor.
İkinci Dünya Savaşı çıkınca Ordu geri çağırıyor. Türkiye’ye dönüyor. Savaş bitince, yarbay rütbesiyle ordudan ayrılıyor.
***
Amcam, mesleğinde çok başarılıydı. Almanca, Fransızca ve İngilizce bilirdi. Kitap okurdu. Amerika'da çıkan Life dergisine abone idi. Klasik müzik dinler, tenis oynar, çok güzel dans ederdi.
***
Öldüğü zaman 92 yaşındaydı. O yaşlarda bile yaz kış soğuk su ile fırçalanarak yıkanırdı. Her sabah bir saat jimnastik yapardı. İki saat yürürdü.
Mesleğini son gününe kadar sürdürdü.
***
Mustafa Kemal Atatürk’e gönülden bağlıydı. Dinimizi çok iyi bilirdi. Kuran’ı okur ve anlardı. Tefsirleri akılcı, yorumları mantıklıydı.
Türkçesi çok güzeldi. Anlattığını dinletirdi.
***
Amcamın ilk evliliğinden bir oğlu var. Adı, Ahmet Doğan. Amerika’ya okumaya gidiyor. Ama okumuyor. Amcam okuyor biliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bursu ile gittiği için amcamdan faizi ile birlikte geri ödeme yapması isteniyor. Uzun bir süre İstanbul-Ankara arasında gidip gelen amcam, mahkemede hep, aynı savunmayı yapıyor. “Ben İstanbul’da oturuyorum. Nasıl bilebilirim Amerika’daki oğlumun okuyup okumadığını. Sizin orada büronuz var. Siz niçin takip etmediniz?” diyor. Sonunda bu savunma ile davayı kazanıyor. Kazanıyor ama oğlunu da affetmiyor.
***
Ahmet Doğan, Çamlıca Kız Lisesi’nden mezun Hatice Gedizli ile tanışıyor. Hatice’nin babası Kütahya’nın Gediz ilçesinde doğduğu için bu soyadını alıyor. Dedesi (babasının babası) Hacı Mehmet Efendi, Osmanlı sarayının saatçisi. Haydarpaşa tren istasyonunun üzerindeki saati o yapıyor. (Hatta, dedesi anlatırmış, babası onu saatin yanına çıkartır, nasıl çalıştığını gösterirmiş). Annesinin babasının halası ise saraydaki hanımların takıcısı. Elmasçı Raşide Hanım diye tarihe geçiyor.
Ahmet Doğan, Hatice Gedizli ile evleniyor. Ve bir kızları dünyaya geliyor.
Adı Hande.
***
Her gün olduğu gibi o gün de Facebook’tayım. Yazı yazıyorum. Yorum yapıyorum. Kimler ne yazıyor diye bakıyorum. Bana gelen mesajları okuyorum. Yanıtlar veriyorum.
Ben bunları yaparken biri de bana Akkent’lerle bir ilgimin olup olmadığını soruyor. Olumlu yanıt alınca, “Anne tarafımı biliyorum ama baba tarafımı bilmiyorum, kendimi çok öksüz hissediyorum” diyor.
“Pazar günü bana çaya gel” diyorum.
Geliyor.
Ona sarılıyorum. “Artık öksüz değilsin” diyorum.
Hande amcamın torunu.
Ona sarılıyorum. “Artık öksüz değilsin” diyorum.
Hande amcamın torunu.
![]() |
Hande |
Hande, kendi deyimiyle, tiyatro oyucusu.
“Sakarya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Anadolu Üniversitesi İşletme mezunuyum. 1993-1997 yıllarında okurken aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Konservatuarı’nda bale eğitimi aldım.
Sahne tozunu ilk orada yutmuştum. Sonrasında sahneyi bırakamayacağımı anladım.
Lise yıllarında "mutlaka tiyatro oyuncusu olmalıyım, kendimi en iyi bu meslekle ifade edebilirim desem de oyunculukla ilgili hiçbir sınava girmedim. Usta hocalardan el aldım. Biz buna "alaylı" deriz.
Profesyonel olalı on bir yıl olmuş. İsteğim daha da başarılı bir oyuncu olmak. Usta olup yeni gelen nesillere mesleği öğretmek.
İstanbul Kumpanyası'nda oyuncuyum.
İstanbul Kumpanyası Binnur Şerbetçioğlu, Tarık Şerbetçioğlu ve Ömer Gecü tarafından 2011- 2012 sezonunda kurulmuş. Yerli ve yabancı komedi oyunları tercih ediyorlar. Ayrıca genç ve güçlü kadrosu var.
Ben bu tiyatroda oyunculuğun yanı sıra organizatörlük görevini de üstlenmekteyim.
İstanbul Kumpanyası, çocuk tiyatrosuna gelen minik seyircilerini, yetişkin oyunlarının seyircisi olarak yetiştirmeyi bir görev olarak görüyor.
Tüm tiyatro severleri oyunlarımıza bekleriz. Tiyatrosuz bir gününüz geçmesin” diyor.
![]() |
Hande.
2016 Bilecik Tiyatro Festivali’nde
Belediye Başkanı’ndan plaketini alırken.
|
Amcam, babama çok saygı duyardı. "Beni ağabeyim okuttu" derdi.
Mesleğinde çok başarılı bir doktordu. Eğer üniversitede kalsaydı eminim çok iyi bir bilim insanı olurdu.
***
Fatih'te muayenehane açıyor. Sayılan, sevilen, aranan bir doktor oluyor. Çünkü sınıf farkı gözetmiyor. Gece-gündüz demiyor. Arandığı an hastanın yanında oluyor.
Şık, zarif ve güzel bir hanımla evleniyor. 1922 doğumlu, Kadıköy’lü, Nermin Hanım, Galatasaray Lisesi’nde edebiyat öğretmeni.
Amcam, eğer bir oğlu olursa namaz kılacağını söylüyor. Herkes çok şaşırıyor. Çünkü hiç o tarakta bezi yok. Neredeyse ateist.
Duası kabul oluyor.
Bir oğulları oluyor. Çok seviniyorlar. Adını Ahmet Doğan koyuyorlar.
Amcam yalnız namaz kılmakla kalmıyor, oğlunun bakımını da üstleniyor. Yediriyor, altını temizliyor, kundaklıyor, pışpışlıyor, uyutuyor, gezdiriyor.
Ne yazık ki evlilik yürümüyor. Ayrılıyorlar.
![]() |
Nermin Akkent, kucağında bir yaşındaki oğlu Ahmet Doğan ile. |
40 yaşındaki Ahmet Doğan altı aylık kızı Hande ile. |
***
Amcam 1960 yılında bir albayın kızı olan Mualla Maral'la ikinci evliliğini yapıyor. Mualla Maral’ın da ikinci evliliği. Deniz adında bir oğlu var ilk evliliğinden.
Deniz ve amcam birbirlerine çok saygılı ve sevgililer. Amcam kendi oğlundan görmediğini üvey oğlundan görüyor. Karacaahmet'te yer seçimi yaparken gösterdiği itinayı, cesedini mezara indirirken de gösteriyor. Uzaktan izliyorum. Gözlerim nemli.
Yengemin Moda’ya giden yol üzerindeki Neş’e Sokak’ta, Bizim Apartmanı’nın
3. katında bir dairesi var. Amcamla orada oturuyorlar.
Yengem her zaman bakımlı.
Evi de, mutfağı da, sofrası da.
Kendisi gibi.
Amcam 1960 yılında bir albayın kızı olan Mualla Maral'la ikinci evliliğini yapıyor. Mualla Maral’ın da ikinci evliliği. Deniz adında bir oğlu var ilk evliliğinden.
Deniz ve amcam birbirlerine çok saygılı ve sevgililer. Amcam kendi oğlundan görmediğini üvey oğlundan görüyor. Karacaahmet'te yer seçimi yaparken gösterdiği itinayı, cesedini mezara indirirken de gösteriyor. Uzaktan izliyorum. Gözlerim nemli.
![]() |
Amcam ve yengem bir aile düğününde. 18 Ağustos 1960. Liman Lokantası. |
3. katında bir dairesi var. Amcamla orada oturuyorlar.
Yengem her zaman bakımlı.
Evi de, mutfağı da, sofrası da.
Kendisi gibi.
***
Amcam, "Her şeyi yiyebilirsiniz. Örneğin, Tereyağı! Ama bıçak sırtı kadar” derdi.
Günde bir tane içme koşulu ile kahvedeki kafeinin, insan vücuduna faydası olduğunu söylerdi.
Günde bir tane içme koşulu ile sigaradaki nikotinin de insan vücuduna faydası olduğunu söylerdi ama bir ikazda da bulunurdu: “Sigara yarıya kadar içilmeli, nikotin yarıdan sonra biriktiği için kalan içilmemeli” derdi.
Ben ayağımı çok burkardım. "Kızım yolda yürürken yürüdüğünü düşün" derdi. Ve ne kadar haklıydı. Ben yolda yürürken hep bir şeyler düşünürdüm. Trafiğin çok yoğun olduğu kavşaklarda karşıdan karşıya geçerken bile. Nasıl ezilmemiş olduğuma hâlâ şaşarım.
***
Amcam, anneme “Yenge” der çok saygı gösterirdi.
Ben ayağımı çok burkardım. "Kızım yolda yürürken yürüdüğünü düşün" derdi. Ve ne kadar haklıydı. Ben yolda yürürken hep bir şeyler düşünürdüm. Trafiğin çok yoğun olduğu kavşaklarda karşıdan karşıya geçerken bile. Nasıl ezilmemiş olduğuma hâlâ şaşarım.
***
Amcam, anneme “Yenge” der çok saygı gösterirdi.
Annem her İstanbul'a gidişinde amcamları arar, ziyaretlerine giderdi.
Annemin bu ziyaretlerinden amcam kadar yengem de memnun kalırdı.
Yengem, annemi çok sevdiğini, onun nasihatlerini hiçbir zaman unutmadığını söylerdi.
***
Amcam ölene kadar beş vakit namazını kıldı.
Annemin bu ziyaretlerinden amcam kadar yengem de memnun kalırdı.
Yengem, annemi çok sevdiğini, onun nasihatlerini hiçbir zaman unutmadığını söylerdi.
***
Amcam ölene kadar beş vakit namazını kıldı.
![]() |
Amcam Dr. Medeni Akkent.
İç Hastalıkları ve Bakteriyoloji Uzmanı. (1900-1992) |
![]() |
Amcam, annem ve ağabeyim.
Amcamı Balıkesir'e ziyarete gitmiştik. Ama nedense resimde ben yokum. Acaba neredeyim? Yoksa fotoğrafı ben mi çekiyorum?😶 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder