15 Nisan 2010 Perşembe

24.2.12.3 HAKKI VE KİBARE USLU

Ev alma komşu al derler.

Çok doğru bir söz.

Kimbilir kimler kaç yıllık deneyimlerden sonra söylemişler.

Ama, bilmediğiniz bir diyarda nereden bileceksiniz komşunun iyisini kötüsünü. Eğer şansınız varsa iyisine rastlarsınız.

Bu konuda çok şanslı olduğumu söylemeliyim.

Karşı komşum Hakkı beye daha ilk gördüğüm gün içim ısınmıştı. Çok güler yüzlüydü. İçimden, "bu beyle komşuluk yapabilirim" demiştim.

Hakkı bey Bodrumludur. Uslu ailesindendir. Bodrum'un en iyi cam macunu yapan ustasıdır. Aynı zamanda çok güzel yazı yazar. Bodrum'daki çoğu tabela onun eseridir. Elektrik İdaresi’nden emeklidir.

Evimin ilk boyasını, pinoteksini, Hakkı bey yapmıştır. Tabii camlarımın macunlarını da.

Her Bodrum'lu delikanlı gibi Hakkı bey de askerliğini bahriyeli olarak yapmış.

1953 yılında İkinci İnönü Denizaltısı ile Amerika'ya gitmiş, Philadelphia'da 7 ay kalmış.

Hakkı beyin eşinin adı Kibare. Bir insanın ismi kendisine bu kadar yakışabilir. İlk tanıdığım günden beri, "annen nereden bilmiş de sana bu ismi koymuş" diye sorarım.

Kibare'ler Girit'ten gelmiş.

Zaten bizim mahalleye ya Giritli Mahallesi ya da Rum Mahallesi denir.

Girit’ten gelenlerin bir kısmı Bodrum’da kalmış, diğerleri başka yerlere gitmiş. Örneğin, İzmir’e.

“Bizim gidecek paramız olmadığı için Bodrum’da kaldık” demişti Kibare.

Hakkı bey ile Kibare'nin üç çocuğu var. Dilek, İpek ve Hasan.

Onları da çok severim. Ben mahalleye geldiğimde Hasan İlkokula gidiyordu. İpek orta okul öğrencisydi. Dilek liseyi bitirmişti. Büyüdüler. Evlendiler. Evlat sahibi oldular.

Hakkı beyin annesi Mesrure Uslu'ya ben de torunları gibi babaanne derdim. Yakın zamana kadar hayattaydı babaanne. Öldüğü zaman 103 yaşındaydı.

İnşaat yaptığım sırada çok yemeğini yedim babaannenin. Gün görmüş bir hanımdı. Kocası erken ölmüştü. Dar gelirine karşın, tek başına, evlatlarını çok iyi yetiştirmişti.

Kibare'nin annesi Fatma Cengiz gününü dua okuyarak geçiren nur yüzlü bir ihtiyardı. Ne yazık ki onu da kaybettik. (Fatma Cengiz'in başındaki örtüye FİTA denildiğini çok sonra öğrendim).

Solda Kibare'nin annesi Fatma Cengiz. Sağda Hakkı Bey'in annesi Mesrure Uslu. 

Kumbahçe Mahallesi'ne geldiğimde ne kadar çok yaşlı insan vardı. Toplanırlar, yer minderlerine otururlar, ölülerinin arkasından dua okurlardı. Onları içim titreyerek seyrederdim. Bugün onların hiçbiri yok.

Kibare ve Hakkı bey, inşaat sırasında, bana analık-babalık yapmışlardır. Pek çok sorunumu, onların dizinde ağlayarak, onlardan güç alarak aşmışımdır.

Hakkı bey, "Olcay hanım, biz bir aileyiz" derdi. Doğrudur. Onlar benim Bodrum'daki akrabalarımdır.

Kurban Bayramı'nda, kavurmayı onların evinde yerim. Kibare'nin kavurması kimsenin kavurmasına benzemez.

Hakkı beyle Kibare'nin sofrası herkese açıktır. Ben onlar kadar mükrim insan görmedim diyebilirim. Yalnız beni değil, misafirlerimi de ağırlamışlardır.

Bodrum mutfağı zeytinyağı ağırlıklı bir mutfaktır. Ama tereyağını da çok tüketirler. Hatta aynı yemeğe ikisini de kıydukları olur. Örneğin et yemeğine.

Bodrumlu zeytinyağlı yemeği sıcak yer.

Halbuki benim çocukluğumda mideye zarar verir diye zeytinyağlı yemek önce soğutulur sonra yenirdi. Buz dolabının olmadığı o günlerde, pencere açılır, tabak oraya konur, soğuması beklenirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder