17 Mart 1990 Cumartesi

35.4 YOZLAŞMA (ELEŞTİRİLER VE DEĞERLENDİRMELER)

35.4.1 OLCAY AKKENT’TEN AHMET HIDIR’A (16 Ekim 2008)

Sevgili Ahmet Hıdır,

Dün salonun düzenlemesinde eme
ğin geçtiği için, bugün beni dinlemeye geldiğin için ve akşam telefonda izlenimlerini aktardığın için çok teşekkür ederim.

YOZLA
ŞMAyı doğrudan anlatmak yerine elimdeki metinden okuyarak anlatmam tabii ki hoş değildi. Bu nedenle eleştirinde haklıydın. 

Ama benim de hakl
ı nedenlerim vardı. Bunları açıklamak isterim.

1. Son zamanlarda sorulan bir soruya yan
ıt verirken, eğer lafı biraz uzatırsam, anlattığım şeyin başını unutuyorum. Bu dost meclisinde sorun olmuyor. Çünkü, Ne diyordum” diye yardım alabiliyorum. Ama orada bunu yapamazdım.

2. Katılımcıların ço
ğu merkezden uzakta oturdukları için zamanı iyi kullanmam gerekiyordu. Bu da anlatmak yerine okumamı zorunlu kılıyordu.

3. Bir de konuşarak anlatma sırasında karşı taraf istediği sıklıkta ve çoklukta araya girebiliyor.  Nitekim Kent TV'deki Türkçemiz programında Nadiye Sarıtosun, sorularıyla sözümü çok kestiği için iki önemli konuyu konuşmadan çıkarmak zorunda kalmıştım. Aynı şey burada da olsun istemedim. Gene de oldu. Neyse ki orada okuyarak anlatamadıklarımı burada yazarak anlattım.

AMA, e
ğer bir gün benzer bir fırsat çıkarsa konuşarak yapmayı, tüm zorluklarına  karşın, deneyeceğim.

Sevgilerimle,
Olcay Akkent

35.4.2 OLCAY AKKENT’TEN MURATHAN MUNGAN’A (16 Ekim 2008)

Sevgili Murathan,

Dün Yekta Kopan’ın davetlisi olarak Gece ve Gündüz’de sizi dinledim. Eflatun gömleğinizle çok güzeldiniz.

Dün aynı zamanda ÇYDD’nin misafiriydim. YOZLAŞMA konusunda konuşmamı istemişlerdi. Çok da iyi hazırlanmıştım. Ama konuşmak yerine elimdeki metinden okumayı tercih ettim. Eleştirenler oldu.  


Ama “Lafıza Kaybı” diye de bir şey var. Yani söyleyeceğiniz sözü unutmanız. Hangi konuşmacı böyle bir şey olmasını ister ki… 
Dün orada iki kez adınızı ünledim. Sizi tanıyorlar, okuyorlar, seviyorlar. Frankfurt dönüşü buluşmak umudu ile,
Sevgiyle kalın.
Olcay

35.4.3 YAPRAK ÇETİNKAYA’DAN OLCAY AKKENT’E

 

Sizi olabildiğince yakın tanıyan, her işi ama her işi ne kadar detaylı,
özenli ve aşkla yaptığınızı defalarca gözlemleyen biri olarak her
eyleminizde sizi yeterince anlayamayaca
ğımız hissine kapılır ve 
mahcubiyet hissederim.
 

O g
ün de geç başlayan program, çalan telefon, az olan katılımcı sayısı, dinliyormuş gibi yapan bazı gözler bana bu mahcubiyeti hissettirmişti. 
Di
ğer yandan özeninize yine hayran kalmıştım.

Ahmet H
ıdıra katılıyorum, sizi sohbet şeklinde dinlemek 
bence de daha keyifli.

Çok şükür ki defalarca bu zevki tattım.

Siz
çok iyi bir anı anlatıcısınız.

Sizi seviyorum.

35.4.4 OLCAY AKKENT’TEN YAPRAK ÇETİNKAYA’YA

 

Yaprak'cığım,

Doğrusu merak içinde bekliyordum.

Tabii bu merak d
ün orada bulunanların tümü için geçerliydi. Gerçi hemen hepsinden olumlu tebrikler aldım ama benim için bazıları özel olduğu için onlardan bir görüş gelsin istiyordum. Bunlardan biri annen Sema Emine Aydınelli, diğeri sendin.

Sema her zamanki olumlu g
örüşlerini anında bildirdi. Mutlu oldum. Çünkü Sema iyi bir dinleyicidir. Benim seneler önce söylediğim bir şeyi bile dün söylemişim gibi hatırlar.

Senden gelen iletiyi heyecanla okudum.  Söyleyecek söz bulamıyorum.
Çok te
şekkür ederim.
Ben de seni seviyorum. Ve hep seveceğim.

Olcay Teyzen




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder