25 Ağustos 1990 Cumartesi

38.29 SANDIMA

YAZMAKTAN BIKMADIĞIM VE BIKMAYACAĞIM SANDIMA.

Sevgili komşum Sevdiye Arda bir yarımada turu yapacaklarını ve
 beni de davet etmek istediklerini söyledi, sabahın erken bir saatinde.

Günlerden beri kapalı olan havanın artık içimi de kapatmaya başladığını
düşünerek, o sabah ilk kez çıkan güneşin beni ısıtacağından emin olarak,
gündemdeki ağaç budama eylemini evimin emektarı Halil Şiş’e havale
ederek, kafamın içindeki tilkileri bir tarafa bırakarak bu güzel daveti
memnuniyetle kabul ettim.

***
Sevdiye Arda, ablası Muazzez Ata, kardeşi Hayriye Arda
ve yakın akrabaları Hürriyet Yıldırım.

Dört güzel insan.
Bir de ben.

Modelini bilmediğim ama iyi bir marka olduğundan emin olduğum
arabaya bindik. Beni öne oturtular.

Ver elini Yalıkavak.

Tabii önce Yalıkavak Köftecisi. Sonra sahildeki pastane.
Daha sonra çarşı içinde bir gezinti.

Ve bir ev ziyareti.

***
Çok saygı duyduğum, anılarımda uzun uzun anlattığım, her konuda
hemfikir olduğum, 1924 doğumlu, Cumhuriyet Kızı, emekli öğretmen
sevgili Muazzez Ata’nın çok yakından tanıdığı Mehmet Arkun’un
kapısının zilini çaldık diyeceğim ama çalmadan girdik. Çünkü kapı açıktı.

Daha oturur oturmaz karşımdaki duvarda gördüğüm genç adamın
fotoğrafına bakarak,“Bu siz misiniz” dedim Mehmet Arkun’a.

“Evet” dedi.

Hüzünlendim.

Eski fotoğraflar beni hep hüzünlendirir. Özellikle ilk çağlarını bilmediğim
ama yıllar sonra tanıdığım insanların gençlik fotoğrafları.

O bu mu?
Bu o mu?

Soruları.
Hep sorulur.

***
Bodrum’da, Atatürk ilkokulunda öğretmenlik ve müdürlük yapmış olan
Mehmet Arkun, Muazzez Ata’nın eşi Servet Ata ile birlikte Kızılçullu
öğretmen okulundan mezun olmuş.

Mehmet Arkun’un babası Yusuf Arkun, Muazzez Ata’nın babası Nusret
Yengin ve Mehmet Güleç İzmir’de A kursuna katılmışlar ve öğretmenlik
belgesi almışlar.

Nusret Yengin Mumcular’a, Yusuf Arkun Sandıma’ya, Mehmet Güleç
Dereköyü’ne Cumhuriyetin ilk tayin ettiği öğretmenler olmuşlar.

Yıl 1927.

Bu Türkiye, o zamanki imkansızlıklara karşın ne insanlar yetiştirdi.

Acaba onların değerlerini bilebildik mi?
Onlar gibi evlatlar yetiştirebildik mi?
O evlatlardan adamlar yaratabildik mi?
O adamları bugünlere taşıyabildik mi?

***
Ve sonra Sandıma’ya çıktık.

600 yıllık iki yörük köyü.
Biri Sandıma diğeri Gökçebelen.
Karşılıklı iki tepe.
Arası derin bir vadi.

1960'lardan sonra turizm gelişmeye başlayınca insanlar sahile inmiş.
Sandıma terk edilmiş bir köy olmuş.

Sandıma deniz seviyesinden 150 metre yükseklikte.

Köyde, iki ilkokul varmış.
Biri arkası camiye bitişik Osmanlıdan kalma iki derslik,
diğeri Cumhuriyet Dönemine ait dört derslik.

Sekiz dönümlük bahçenin bitişiğinde de öğretmenevi.

Okulun bahçesindeki havuz bir kilometre uzaktan,
175 metre yüksekten gelen kaynak suyu ile dolarmış.
Halen bahçede bu su ile çalışan bir çeşme varmış.
Bugün bu okulların ikisi de metruk (yıkıntı) vaziyette.

Ne üzücü değil mi?

***
Sandıman'ın doruğunda ressam Nurten Değirmenci Erkoca ile
hem heykeltraş hem de ressam olan İsmail Erkoca'nın birlikte
kurdukları bir dünya var. Bu dünyayı görmek lazım.

***
Sandıma’yı daha önce de yazdım. Yazmaktan bıkmadığım ve
bıkmayacağım Sandıma’yı bir yazımda şöyle anlatmışım:

“Seke seke yürüdüğüm taşlı yollar, su içtiğim çeşmeler, gölgesinde peynir ekmek yediğim ağaçlar, ancak tırmandıkça kendini gösteren, nefes kesen görüntüler... 
Farklı zamanlarda Suzan (Acar) Tammer, Edibe Berk, Sevim Göktekin, Günseli Tamkoç ve Murathan Mungan'la yayan çıktığım Sandıma... 
Sandıma'ya artık arabayla çıkılıyor.

Bi solukta...
Sandıma'ya bi solukta araba ile çıkmak bana acı veriyor.”
***
Sonra ne mi yaptık?

Erkocaların yarattığı o dünyayı gezdik. Bir ahırın, bir samanlığın
ne hale geldiğini gördük.

Tablolara, heykellere baktık.

Hurdaya giden bir Rus yolcu gemisinden sökülen,
Tuzla’dan satın alınan, yetmiş yıllık piyanonun tuşlarına dokunarak
çıkan sesi dinledik.

Biraz bahçede oturup soluklandık.

Yalıkavak koyunu seyrettik.

***
Ve Turgutreis’te ikindi çayımızı içtikten sonra güzel bir gün yaşamış
ve aynı zamanda yeni anılarla zenginleşmiş olarak evlerimize döndük.

25 Ekim 2010.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder