HAYRİYE ARDA, HÜRRİYET YILDIRIM VE BEN
BELEN KAHVESİNE GİTTİK.
02 EKİM 2012 SALI GÜNÜ.
BEN, İNTERNETTEN KOPYALADIĞIM AŞAĞIDAKİ
BİLGİLERİ, HER ZAMAN YAPTIĞIM GİBİ, BİR GÜN
ÖNCEDEN SEVGİLİ MUAZZEZ ATA'YA VERDİM.
ÇÜNKÜ İKİMİZ DE BİR YERE GİTMEDEN ÖNCE
O YER HAKKINDA BİR ŞEYLER BİLMEK İSTERİZ.
***
ÖNCE, “YENİ KAHVE”DE BİRAZ SOLUKLANDIK.
BİRER ÇAY İÇTİK.
BU KAHVEYE ESKİ MUĞLA ADETLERİNİ
YANSITAN BİR KÖŞE YAPMIŞLAR.
BEĞENİ İLE SEYRETTİK.
SONRA ÖYKÜNÜN GEÇTİĞİ “ESKİ KAHVE”YE
GİTTİK. FOTOĞRAFLARDA DA GÖRDÜĞÜNÜZ
GİBİ HER ŞEY ÇOK CANLIYDI.
ORMANCI TÜRKÜSÜ
Temmuz 1946'da Muğla'nın Gevenes Köyü'ndeki (günümüzdeki adı
Çaybükü, Muğla) Belen Kahvesi'nde vuku bulan gerçek bir olay üzerine
Değirmenci Pisili Tahir Usta tarafından bestelenen ve zamanla ünü Türkiye
geneline yayılan bir halk türküsüdür. Türkünün sebep olduğu ilgi nedeniyle
Çaybükü köyündeki Belen Kahvesi yakın geçmişte restore edilmiş olup,
ziyaretçi akınına uğramaktadır.
Belen Kahvesi, Çaybükü köyü, Muğla
BELEN KAHVESİ
Gevenes köyünde 1922 yılında dünyaya gelen Mustafa Şahbudak, ağa
çocuğudur. Mustafa’nın en yakın arkadaşı köy muhtarı Tevfik Cezayir'dir.
Her akşam köy kahvesinde dama oynayan iki arkadaşın iddialı ve
dostane karşılaşmaları kahvehanedekiler tarafından da ilgi ile izlenir.
1946 yılının bir Temmuz gününde, Mustafa Şahbudak ve Muhtar Tevfik
Cezayir, yine dama tahtasının başına otururlar. Oyunun yarısında
'Sarı Memet' lakaplı Orman Memuru Mehmet İn çıkagelir.
Mehmet, sarhoştur. Bir gün önce, komşu Çiftlik köyünde yangın çıkmıştır.
Ormancı, yangın evrakının bir an önce ilçeye götürülmesi için bekçiyi
muhtardan ister.
Ancak bu arada 1946 seçimlerinin evrakı da Yatağan’a gönderilecektir.
Her türlü evrak Yatağan’a köy bekçisi tarafından götürülmektedir.
Muhtar Cezayirli, 'Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması
gerekiyor. Bekçiyi gönderemem' cevabını verir.
Bunun üzerine ormancı ile muhtar arasında tartışma başlar.
Muhtar Tevfik Cezayirli, 'Ayıp ediyorsun Mehmet, bize müsaade et' der
ve oyuna devam eder.
Ormancı dama masasına bir yumruk atar. Mustafa Şahbudak, bu davranışa
tahammül edemez ve ormancıyı tokatlar. Olayın büyüyeceğini anlayan
köylüler, ormancıyı sakinleşmesi için kahvenin arka tarafına götürürler.
Ormancı bağırarak küfürler savurmaktadır. Küfürler Mustafa Şahbudak’ın
tahammül sınırını daha da zorlar. Şahbudak, yerinden kalkar, ormancının
üzerine yürür. Ormancı Mehmet, kamasını çıkarıp Mustafa Şahbudak’ı
kolundan yaralar. O zaman, Mustafa Şahbudak ormancıyı korkutmak için,
belindeki tabancayı çıkarır, yere doğru ateş eder. Muhtar, ormancının ikinci
kez kama vurmaması için elini tutar. Fakat, Mustafa tetiği çoktan çekmiştir
ve kurşun muhtar Tevfik Cezayir'e isabet eder. Ormancı Mehmet İn, bunun
üzerine kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak kaçmasın diye, bir el daha ateş
eder. Bu ateşi de öldürmek için değil, kaçmasına engel olmak içindir. İkinci
atışta Mehmet İn, yere düşer. Arka cebinde tütün tabakası olduğu için, ona
bir şey olmaz. Ama Tevfik kanlar içindedir.
O günlerin imkânsızlıkları içerisinde Tevfik’i, tahta bir sal üzerinde köyden
23 kilometre uzaklıktaki Muğla Devlet Hastanesi’ne götürürler. Tevfik, çok
kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Bey’e, “Babamın selamı var, bu
adamı iyileştir” diye yalvarır.
Doktor Veli Bey, “O ölecek, önce senin kolunu saralım” diye yanıt verir.
O sırada Tevfik eliyle işaret edip Mustafa’yı yanına çağırarak,
”Ben ölüyorum, hakkını helal et” dedikten sonra can verir.
Mustafa, en yakın arkadaşını öldürdüğü için teslim olur.
4 yıl ceza alır. Cezaevindeyken her gece Tevfik rüyasına girer.
Ancak ormancıya kini gittikçe artar.
Bu acı olaydan sonra köyde kalamayacağını anlayan Mehmet İn ise,
tayinini ister, Kavaklıdere Orman Müdürlüğü’ne atanır.
Aslen Marmarislidir. Emekliliğinden sonra oraya yerleşir.
Doksanlı yılların başında da ölür.
Mustafa Şahbudak da, cezaevinden çıktıktan sonra, anılarla dolu
o köyde yaşayamayacağını anlayıp, Muğla’ya yerleşir.
Çok sevdiği, günlerini birlikte geçirdiği arkadaşı Muhtar Tevfik
Cezayir’i öldürdüğünde, arkada 25 yaşında bir eş ve 3 çocuk bırakır.
Muhtar’ın eşi Pembe, bu acıya dayanamayıp birkaç yıl sonra akli
dengesini yitirir. Oğlunun biri İzmir’e yerleşir. Diğer oğlu ile kızı,
köyde evlenirler ve hayatlarını orada sürdürmeye devam ederler.
Bu arada Mustafa'nın anne tarafından akrabası olan Değirmenci
Pisili Tahir Usta Gevenes Köyü’nde yaşanan bu acı olayın
türküsünü bestelemiştir.
Bu türkü bugün düğünlerde okunan, herkesin diline düşen
Ormancı türküsüdür.
Hayatının kalan yıllarını bu olayı unutmaya çalışarak
geçiren Mustafa Şahbudak da 28 Mart 2005 günü
İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi’nde 83 yaşında ölür.
Müzeyyen Senar, Sümer Ezgü, Hale Gür, Ahmet Günday,
Tolga Çandar, Kubat ve İbrahim Tatlıses gibi sanatçılar
tarafından okunmuştur. (İnternetten alınmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder