30 Ekim 1990 Salı

26.2.1.2 KÖLN

Münih'ten Köln'e gitmek için trene bindiğimde kompartımanda beni bir tren tarifesi bekliyordu.

Trenin kaçta Münih'ten hareket edeceği, hangi istasyona ne zaman varacağı, o istasyonda ne kadar kalacağı ve kaçta Köln'de olacağı yazılıydı.

Tıpkı aşağıya kopye ettiğim gibi.
                        
1200 kilometrelik Münih - Köln yolculuğu yaklaşık sekiz buçuk saat sürdü.

Her istasyona varışta ve istasyondan kalkışta saate baktım.  Tarife'de ne yazılıysa hepsi gerçekleşti. Saniye şaşmadı.

Ben bu yolculuğu 14 Aralık 1965'te yaptım.

7 Mart 1998 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde Aydın Engin'in, "Kürkçü Dükkanına Dönerken" başlıklı bir yazısını okudum.

Sekiz günlük bir Almanya gezisinin sonunda yazdığı bu yazının son paragrafı şöyleydi:

“Salt yorulmak da değil, fark ettim ki sıkılmışım... Çiseleyen yağmur altında, in cin top oynayan caddede yayalara yeşil yanmasını ısrarla beklemekten gına geldi. Tramvayların, metroların duraklarda asılı listelerde gösterilen saatlerde durağa girmelerinden bıktım. Kentlerarası trenlerde, örneğin 427 kilometrelik yolda üç buçuk dakikalık gecikmeden dolayı, tren şefinin, mikrofondan defalarca özür dilemesine artık katlanamaz oldum. Onca yağmura, hatta kar sepelemesine rağmen trafiğin felç olmaması kanımı beynime sıçratıyor. Evet. Besbelli ki beni artık İstanbul paklar.”

Hep merak ederdim, acaba 1965’teki düzen hala devam ediyor mu diye.

Bu yazıdan öğreniyorum ki yaklaşık otuzüç buçuk yılda sadece üç buçuk dakikalık bir gecikme olmuş.

***
1965’ten itibaren, her Köln’e uğrayışımda hep Chlodwig Platz’daki Gaststatte Oteli’nde kaldım.

Bu otelin giriş katında bir bar vardı.

Odama çıkmadan uğrar bir kahve içer, biraz müzik dinler, müşterileri seyrederdim.

Benim odam en üst kattaydı.

Penceresi tavana yakın olduğu için dışarıyı göremezdim.

Ama zaten bütün gün dışarıda oluyordum.

Yalnız otel cadde üzerinde olduğu için gece biraz gürültü olurdu.

Özelikle cankurtaranların siren sesinden hiç hoşlanmazdım.

Ama gene de o otele giderdim.

Çünkü alışmıştım.

***
6.1.1966 günü Papa, Dom Katedrali’ni ziyarete geldi.

Gelen kaçıncı Papa'ydı hatırlamıyorum.

Her Papa gibi o da çok şişmandı.

Mercedes ile geldi.

Ve ancak iki adamın yardımı ile arabanın kapısından dışarı çıkabildi.

***
17 Aralık 1965 Cuma günü, Opernhaus'da, Giuseppe Verdi'nin La Forza Del Destino Operasını seyretmişim.

Köln Şehir Müzesi'nde 6 Ocak 1966’da Oskar Kokaschka'nın resim sergisini gezmişim.

Oscar Kokaschka

***
Arkadaşım Köln Üniversitesi'nde okuyordu ve Marienburg mahallesinde, Eugen - Langen sokağı'ndaki bir yurtta kalıyordu.

Bu sokak o çevrenin en mutena sokaklarından biriydi.

Zengin ülkelerin büyükelçilikleri bu sokaktaydı.

Bu tarihi binada kalan gençler burasını sadece bir yurt gibi kullanmıyorlardı. Aynı zamanda belli konular etrafında birbirlerini aydınlatıyorlar ve zaman zaman da tartışmaya açıyorlardı.

Alt katta bir toplantı salonu, yemek odası ve bir müzik dinleme yeri vardı.

Yatak odaları yukarı kattaydı.

Herkesin odası ayrıydı.

Arkadaşım, bu gibi yurtların sosyal açıdan bir eğitim yeri olduğunu söylüyordu. Örneğin taşradan gelen öğrenciler nasıl yemek yeneceğini, bir kız arkadaşı nasıl baloyu götüreceğini ve bunun gibi daha pek çok şeyi burada öğreniyorlardı.

Bir de spor yapıyorlardı.

Almanya'da buna benzer çok yurt vardı. Aralarında yarışlar ve maçlar düzenliyorlardı.

Bu yurtlarda az bir paraya kalınıyordu.

Yurdun masrafını daha önce bu yurtta kalmış ve sonra iş hayatına atılmış insanlar sağlıyordu. Bu yurtta kalan herkes ilerde aynı şeyi kendisinin de yapacağını biliyordu.

1965 yılında kuruluşunun 104. yılını kutladılar.

***
Her gezen her gittiği yerde pek çok şey yaşar.

Her yaşanan bir anıdır.

Zaman içinde bunların bazıları unutulur.

Ama bazıları unutulmaz.

Daha doğrusu küçücük şeyler başka şeylerin hatırlanmasına neden olur.

Örneğin, Köln Suyu'ndan yapıldığı söylenen Eua de Cologne bunlardan biridir.

Kız kardeşim sevgili Hatice Mualla'nın, yakın tarihte, bana armağan ettiği küçük bir şişe No. 4711 her banyoya girişimde, beni alır uzaklara, çok uzaklara götürür.

Hatırlamak güzeldir.


***
1965 yılında, Köln'den İstanbul'a yataklı vagonla dönmüşüm.

Bu uzun yol için 378.00 TL. ödemişim.
Yemekli vagonda kahve 91 kuruşmuş.
%10 servis 9 kuruş.
Yekün 100 kuruş.

Fiş No. 4751.
Meraklısı görebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder