30 Ekim 1990 Salı

8.2 ANLATMAK

Gülten Akbay, son buluşmamızda, "biliyor musun ben her şeyi, içimden, hep sana anlatırım" demişti.

O Fransa'da yaşıyordu, ben Türkiye'de.

Ben de Gülten gibi, içimden, çok anlatırım. Ama hep aynı insana anlatmam. Hangi konu gündemde ise, o konuya göre birini bulur ona anlatırım. Konuşur gibi anlattığım şeyi aynı zamanda belleğime de yazar, zamanla onu işler, zenginleştirir, sonra da sırası gelince kullanırım.

Serap Ekin, "güzel anlatırsın" demişti bir kez.

Benim anlattıklarım hep yaşadıklarımdan oluşur.

Kurmacalarım da vardır.

Ama onları, gece yatağa yattığımda, uykum gelsin diye kurarım.

Gündüz anlattıklarım acılı, gece kurduklarım romantiktir.

***
Genelde yolda yürürken anlatırım. Ve anlattığım şeyin temposuna göre bazen hızlanır, bazen yavaşlarım. Somurttuğum, gülümsediğim, hatta yüksek sesle konuştuğum olur.

Sevgili Abidin Dino, Paris ile İstanbul'u kıyaslarken, "hiç olmazsa Türkler sokakta yürürken konuşmuyorlar" demişti, bir Ankara beraberliğimizde. Sayemde o fark kalmadı.

Tüm bu anlatılar, çoğunlukla, sokakta gerçekleştiği için, kavşaklarda karşıdan karşıya geçerken nasıl çiğnenmediğime çok şaşarım.

Geçen gün yolda giderken gene birilerine birşeyler anlatıyordum. Pek beğendim anlattıklarımı. "Ah!" dedim "şimdi bir yerimde bir düğme olsaydı. O düğmeye basınca kafamdan geçenleri disket kaydetseydi. Eve gidince o disketi bilgisayara yükleseydim. Ekranda karşıma gelseydi. Gerekli düzeltmeleri yapsaydım. Sonra da hafızaya alsaydım. Sırası gelince de kullansaydım."

Gülmeyin. Herhalde yakın bir gelecekte bunlar da olacak.

1 yorum: