Uzun yıllar, tam 40 yıl, Ankara’da oturduğum ve Dışişleri Bakanlığı, CENTO Teşkilatı, Başbakanlık Tanıtma Müsteşarlığı gibi iş yerlerinde çalıştığım için bazı konuları iyi bilirim.
Ayrıntıya girmeden hemen konuya gireceğim.
Örneğin bir davetiye nasıl yazılır ?
Tabii önce davetiyenin zarfı nasıl yazılırdan başlamak lazım.
Öncelikle davet edilen kişi hakkında iyi bir araştırma yapılması gerekir.
Mesela bana, “Sayın Olcay Akkent ve Eşi” diye bir davetiye gönderilmemelidir.
Eğer gönderilirse çok ayıp olur.
Çünkü benim evli olmadığımı bana davetiye gönderen kişi kesinlikle bilmeli, bunu bilmek için de: zaman harcaması, emek vermesi, işi ciddiye alması, sağlıklı bir davetli listesi hazırlaması, bu listeyi sık sık kontrol etmesi, ve güncelleştirmesi gerekmektedir.
Yabancı büyükelçiliklerin ve uluslararası kuruluşların merkezi olan Ankara’da, bir zamanlar, bu bilinirdi. Hem de iyi bilinirdi.
***
Zarfın üzeri gibi davetiye de, “Bay ve Bayan ……………. “ olarak yazılır.
Bu değişmez bir kaidedir.
Çünkü kadın soyadını kocasından alır ve kocasının soyadı ile anılır.
***
1983’te İstanbul’un özel sektöründe çalışmaya başladığımda beni en çok şaşırtan konulardan biri de önce kadının adının, sonra erkeğin adının ve daha sonra da soyadlarının yazıldığı olmuştu.
Yani koca soyadını karısından alıyordu.
Nasıl olduysa oldu, bu kurallaştı.
Ölüm ilanlarında bile önce kadının adı yazılır oldu.
Bu durum beni güldürüyor.
Çünkü Duygu Asena’yı hatırlatıyor.
Biliyorsunuz Kadının Adı Yok demişti.
Neyse artık var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder