3 Haziran 2010 Perşembe

19.3 ÇAMLICA KIZ LİSESİ

Annem, ilkokuldan sonra Çamlıca Kız Lisesi'nde okumamı istedi.

İlk iki yıl nehari yani gündüzlü gittim.

Okul Kadıköy'e uzaktı. Muhakkak bir vasıta ile gitmek gerekiyordu.

Atlı arabalar vardı. Karşılıklı oturulurdu. Üç kişi o tarafta, üç kişi bu tarafta. Bu arabaların iki yanında ve arkasında halk ressamlarının yaptığı manzara resimleri olurdu.

Annem evimizin civarındaki ailelerle konuştu ve aynı okula gidecek öğrenciler buldu. Her sabah bizim yokuşun başında buluşur, arabaya binerdik.

Öğretmenlerimizin arabaları da atlıydı. Hem de çift atlı. Çünkü onların arabaları büyüktü.

Baharda araba ile gitmek keyifli olurdu. Bazen arabacıdan rica eder papatya ve gelincik toplardık. Çekilmiş resimlerimiz var. Arabacıyı da aramıza almışız.

Ama kışın, özellikle kar yağdığında çok zor olurdu. Zavallı atlar tökezlerdi. Hatta bazen düşerlerdi.

Papatya ve gelincik toplarken.
***
Yeldeğirmeni'nden Çamlıca'ya kadar yolun iki tarafı kırlıktı. Sadece okula yakın, yokuşun tepesinde, sağda ve solda birer ev vardı.

Okulun kapalı olduğu zamanlarda, okula bir evrak götürmem gerekirse, o tenha yolda kendi kendime gidemezdim. Ağabeyim beni bisikletinin selesine oturturdu. Beraber giderdik.

***
Ahmet Ratip Paşa'nın konağı olan bu bina gerçekten çok güzeldi.

Üç Ayda bir çıkan İstanbul Dergisi'nin 1992 yılına ait 2. sayısında bu konağın iç ve dış güzelliğini kapsamlı bir şekilde yansıtan planları ve fotoğrafları ile zenginleştirilmiş bir yazıyı buraya aynen almayı çok isterdim. Özellikle mimar ve sanatsever dostlarım için.

Ama bir anının sınırlarını aşmamak için, binanın mimari değerinden çok konağın sahibinden, yani duygusal yanından söz edeceğim.

Yazının başlığı: Biz, Aşağıda İmzası Olanlar.

"Aşağıda imzası olan bizler, UNESCO Avusturya Milli Komisyonu'nun ev sahipliğinde, 12 - 16 Kasım 1990 tarihinde Avusturya'nın Viyana kentinde düzenlenen Art Nouveau / Jugendstil Mimari Mirasının Korunması ve Onarımı için Uluslararası Ortak Kültürel İnceleme ve Eylem Projesi'nin Dördüncü Genel Toplantısı dolayısıyla tüm kişisel ve mesleki kapasitelerimizi kullanarak ve Art Nouveau mimarlığının çeşitli alanlarının uzmanları olarak, aşağıdaki deklarasyonu hazırlamış bulunuyoruz: 1900 - 1905 yılları arasında İstanbul'da ünlü Türk mimarı Kemalettin Bey tarafından tasarlanmış olan Çamlıca Kız Lisesi'nin (eski A. Ratip Paşa Konağı) Art Nouveau üslubunda yapılmış seçkin bir örnek olduğunu bildiriyor ve koruma ve gözetim altına alınması gerektiğini destekliyoruz."

A.B.D., Arjantin, Avusturya, Belçika, Federal Alman Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, İrlanda, İsviçre, İtalya, Küba, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Portekiz, SSCB, Tunus, Yugoslavya ve Yunanistan'dan katılan pek çok bilim insanının imzalamış olduğu bu deklarasyonu Türkiye'den de Prof. Dr. Afife Batur imzalamış.

***
Aynı dergiden öğrendiğimize göre, konağın sahibi Ahmet Ratip Paşa, Kaptan-ı Derya Topçubaşızade Mahmud Paşa'nın oğlu. Tanzimatın ilk yıllarında modern eğitim görerek yetişmiş. Mekteb - i Bahriye'den deniz subayı olarak çıkmış ve Osmanlı donanmasında görev almış. Genç ve aydın bir subaymış.

Padişah II. Abdülhamid'in güvenini kazanmış, Bahriye Mirlivası (Deniz Amirali) rütbesiyle Bahriye Nazırlığına atanmış. 1889'da Bahriye Ferik'i (Oramiral) rütbesinde iken, Mahmut Celalettin Paşa başkanlığında Girit'e gönderilmiş. 1892'de Padişah tarafından Bahriye Müşiri (Deniz Mareşali) rütbesi verilerek onurlandırılmış.

Böyle tatlı tatlı okurken, insan gerisi de tatlı tatlı gelecek diye seviniyor. Nedense öyle olmuyor. Bir "nedeni" muhakkak oluyor. Örneğin, Sultan II. Abdülhamid'in Osmanlı Donanması'na beslediği olumsuz duyguların etkisiyle Ahmet Ratip Paşa, Hicaz Valiliği'ne ve Komutanlığı'na atanarak İstanbul'dan uzaklaştırılıyor.

Hicaz Demiryolu Projesi'nin gündeme gelmesi ile Hicaz Şimendifer Hattı İanesi Fonu'nun oluşturulmasında sorumluluk alan Ahmet Ratip Paşa aynı zamanda, merkezi İstanbul'da bulunan Teftiş-i Askeri Komisyon-u Alisi'nin de üyeliğini yapıyor.

Başkanlığını Padişahın yaptığı Teftiş-i Hicaz Demiryolu'nun yapımında üstlendiği görev, kendisinin Sultan II. Abdülhamid'e yakın ve çoğu suistimallere bulaşmış öteki paşalarla birlikte değerlendirilmesine neden oluyor. Rütbesi kaldırılıp tüm görevlerinden uzaklaştırılarak Akdeniz adalarına sürgüne gönderiliyor.

Bu nedenle Çamlıca'da mimar Kemalettin Bey'e yaptırdığı ve içini donattığı, adıyla anılan konakta bir gün bile oturamıyor.

Yargılama sonucu aklandıysa da duyduğu güvensizlik ve kırgınlık yüzünden yurda dönmeyerek 1909 yılında Fransa'ya gidiyor ve 1913 yılında Paris'te ölüyor.

Ne acı değil mi?

Konağı yaptırırken kim bilir ne hayaller kurmuştu.

Ahmet Ratip Paşa'nın konağının, İkinci Meşrutiyet döneminde Maarif Nazırı Şükrü beyin girişimiyle, eşyasıyla birlikte, kamulaştırılarak Çamlıca İnas Sultanisi (Kız Lisesi) olarak hizmete sokulduğunu, 1922'de kapanan okulun, 1923 - 1934 yılları arasında Çamlıca Kız Ortaokulu olarak yeniden açıldığını, 1934 - 1939 yılları arasında kapalı kaldıktan sonra yatılı Çamlıca Kız Lisesi adıyla son kez hizmete girdiğini, gene aynı yazıdan öğreniyoruz.

***
Okulumu çok seviyordum.

Büyük ve bakımlı bir bahçeden yürüyerek binaya doğru gelinir, geniş mermer merdivenlerden çıkılır, içeriye öyle girilirdi.

Ahşap bir antresi vardı. Zaten binanın dışı beyaz, içi kahverengi ahşaptı.

Sınıflar giriş ve yukarı katlarda. Yemek yediğimiz yer en alt katta. Yatakhaneler en üst kattaydı.

Antreden yukarıya geniş bir merdivenle çıkılırdı. Sahanlıktan sonra merdiven ikiye ayrılırdı. Bazı tırabzan başlarında çok şık kristal babalar, bazılarında da resimde görüldüğü gibi kristal şamdanlar vardı. Yukarıdaki çift kanatlı kapı kütüphanenin kapısı idi.


(Kaynak: ÇKL Mezunlar Derneği.)

***
Pek çok şeyi unutmuş olmama karşın bazı şeyleri çok iyi hatırlıyorum. Örneğin, yeni yıl öncesiydi. Her sınıftan iki öğrenci seçilmiş, yılbaşı gecesi için davet edilmişti. Ben bizim sınıftan seçilen o şanslı öğrencilerden biriydim.

Eğlence bittikten sonra geç bir saatte yatakhaneye çıktık. Boş yataklara yattık. Kısa bir süre sonra kapı açıldı. Büyük sınıflardan bir abla içeri girdi. Hepimizin üstünü örttü. “İyi geceler” dedi. Lambayı söndürdü.

Çok etkilendim. Yatılı öğrenci olmayı isteyecek kadar çok.

Öğretmenlerim çok iyi idi.

Edebiyat hocamız hepimize ayrı ayrı kitap ismi vermişti. Okuyacak ve derste anlatacaktık. Benim payıma Aşk - ı Memnu düşmüştü. 

Selma Fıratlı
Özellikle İngilizce öğretmenim Selma Fıratlı olağanüstü idi. Onun öğrettiği İngilizce, tüm çalışma hayatımda bana lazım olan dil bilgimin temelini oluşturmuştu.

İnci (Arkan) Pirinçcioğlu
Sonra İngilizce öğretmeni olarak 1923 doğumlu, Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun İnci Arkan geldi. Aramızda sadece beş yaş fark vardı. Arkadaş gibiydik. İnci hanım çok güzeldi. Uzun saçlarını bazen siyaha bazen kırmızıya boyardı. Hepimiz ona hayrandık.

İnci hanımla kırk yıl sonra yollarımız tekrar kesişti. Fethi Pirinçcioğlu ile evliydi ve birlikte Vip Turizm’i kurmuşlardı. Ben o sırada bir firma için Halkla İlişkiler yapıyordum. Onlar da aynı firma için Organizasyon yapıyorlardı. Güzel bir buluşmaydı. İkimiz de bu buluşmadan memnun ayrıldık.
Müdür Yardımcımız.
Ne yazık ki adını hatırlamıyorum.
Hatırladığım çok kibar bir hanımefendi olduğu idi.

Tabiat Bilgisi Öğretmeni
Fahamet Çandarlıoğlu

Emel (Alemdağ) Gökcan

Emel en iyi arkadaşımdı.  Çok çalışkan bir öğrenciydi. Ya sınıfın birincisi ya da ikincisi olurdu. Çok ağırbaşlıydı. Sınıfta herkes Emel'i severdi. 


Öğretmenlerimiz bazen bizi okulumuzun yakınındaki Küçük Çamlıca’ya götürürler açık havada ders yaparlardı. Bazen de uzaklardaki bir yere gezmeye götürürlerdi.
23 Nisan günü Heybeliada'ya götürmüşlerdi.



Cumhuriyet bayramlarında Fenerbahçe Stadı’ndaki törenlere giderdik.Bu fotoğraf 19 Mayıs gösterilerinden okula dönerken yolda çekilmişti. Siyah şort, beyaz bluz giyerdik.

***
Çamlıca Kız Lisesi'nin orta kısmında okurken voleybol oynardım. O zamanın sistemine göre üç kütör üç pasör oynanırdı.

Her kütörün bir pasörü olurdu. Pasör topu dikine havaya atar, kütör parmak uçları ile topu tutar, karşı sahaya şöyle bir bakar, gördüğü boşluğa olanca gücü ile küt inerdi.

Kısa boylu olmama karşın ben kütördüm. Çünkü iyi sıçrardım.

O yıllarda ortaokul öğrencisi ancak ikinci takımda oynardı. Okullar arası maçlarda oynayabilmek için lise öğrencisi olmak şarttı.

Okulumuzun Müdürü Cevdet Barlas bu duruma çok üzülürdü. Ama bizim takımın kaybetmekte olduğunu hissettiği an maçı almak için, kural dışı, beni oyuna sokardı.

Bu maçlar Eminönü Halkevi’nde yapılırdı. Bir öğrenci için, hem de yatılı bir öğrenci için, Çamlıca’nın tepesinden Eminönü’ne gitmek özellikle 40'lı yıllarında olağanüstü bir şeydi.

Çok yakışıklı bir antrenörümüz vardı. Ben adını Reha diye hatırlıyorum. Emel (Alemdağ) Gökcan "hayır" diyor. Öyleyse neydi?

Ömer Seyfettin'in kızı Süheyla'yı ikimiz de hatırladık. Bizden büyük sınıftaydı. O da voleybol oynardı. Güzel ve zarif bir kızdı.

Çamlıca Kız Lisesi'nin voleybol takımı başarılı bir takımdı. Bazen o kadar başarılı olurduk ki, bizi Edebiyat Fakültesi öğrencileriyle maça çıkartırlardı. İşte o zaman yenilirdik. Çünkü bizler ufak tefek, onlar sırım gibi kızlardı.

***
1942 yılında annem Ankara'ya anneannemin yanına gitti. Cicianne dediğim Refika teyzem de Üsküdar'daki evimize yerleşti.

Beni de leyli yani yatılı verdiler. İki haftada bir cicianneme çıkardım.

Üsküdar'a tramvayla giderdim. Tramvay Karacaahmet Mezarlığı'nın önünden geçerken çok korkardım.

Bugün aynı mezarlığı, bahar aylarında bir gül bahçesi güzelliğinde; kışın ise, yapraklarını dökmüş ağaçların üzerindeki donmuş karları bir tablo güzelliğinde seyrediyorum.

***
Harp yıllarıydı. Okulda sabah kahvaltısında çorba verirlerdi.

Öğleden öğleye yarım ekmek hakkımız vardı. Haftada bir çıkanlar, o gün aldıkları yarım ekmeğin artanını, iki haftada bir çıkacak olan bizlere bırakırlardı.

Öğle ve akşam yemeklerinde genelde fasulye, nohut, mercimek yerdik. Hayrettir, hemen her gün bu kuru yiyecekleri yemiş olmama karşın, bugün hâlâ onları çok severim.

***
Okulumuza zaman zaman tiyatro grupları gelirdi. Burhanettin Tepsi'yi hatırlıyorum. Karısı da tiyatrocuydu.

İsmayil Hakkı Baltacıoğlu her yıl konferans vermeğe gelirdi. Tabii neler anlatırdı hatırlamıyorum, hatırladığım tüm öğrenciler gelirdi. Salon dolardı. Bir de onun geldiği gün, öğle yemeğinde, tulumba tatlısı olurdu.

***
Orta sonda tarihten ikmale kaldım. Neden? Çünkü saçlarımın önünü biraz kabartırdım. Tarih hocam bundan hoşlanmazdı.


Tarih öğretmenim ve ben.


O sırada annemden cicianneme bir mektup geldi. Annem beni, Ankara'ya, yanına çağırıyordu.

Kaydımı almak için ciciannemle beraber okula gittik. Müdür bey çok üzüldü. Beni bırakmak istemiyordu. Çünkü gelecek yıl lise öğrencisi olacaktım ve okulun takımında oynayacaktım. Tarih dersinden ikmale kalmamın hiç önemi yoktu. Müdür bey yardımcı olacaktı. Söz veriyordu.

Ciciannem, "annesinin kararı" dedi.  O gün tasdiknamemi aldım. Ertesi günü Ankara’ya hareket ettim.

***
Annem Ankara Kız Lisesi’ne kaydımı yaptırdı. Müdire hanımla konuştu. Çünkü beni hiç tanımayan bir okulda ikmal imtihanı verecektim. Müdire hanım, annemi çok haklı buldu.  Nitekim ben ikmalimi veremedim. Sınıfta kaldım. 


Çamlıca Kız Lisesi.
Ortada Müdürümüz Cevdet Barlas.
(Ben müdür beyin tam arkasındaki öğretmenin sol yanındayım.)


Okuluma sonraki yıllarda sadece bir kere gittim. 
Onu hep o güzel haliyle hatırlamak istediğim için bir daha gitmedim.

7 yorum:

  1. Harika , ben de Çamlıca da yatılı okuldum 1961-1968 yılları arasında . Biz bize veriler yemekleri beğenmezdik. Olcay hanımın harp yılları ile yazdıklaını okuyunca utandım doğusu. Ben de okulun korosunda ,folklör takımında ve basketbol takımında idim.
    Son sene de beni "teyzemlerin kararı ile" okuldan alıp Işık Lisesine vermişlerdi. En güzel zamanlarım o okulda geçti.Bu güne kadar süren arkadaşlıklarım ve Facebook sayesinde seneler sonra yeniden bulduğum arkadaşlarım var.
    Işık lisesinde bir sene kalmama rağmen o okulumu da arkadaşlarımı da çok sevdim. Onlarla da hiç kopmayan bağlarımız var..
    Kendisine çok teşekkür ediyorum....
    Peri Tunçalp

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Olcay Hanım, anılarınızın yayınladığınız bu bölümünü okurken, okulda geçirdiğimiz o unutulmaz zamanları hatırladığımda hemen hemen aynı duyguları yaşadığımızı farkettim. Ben o muhteşem konakta tam 6,5 yıl geçirdim.1962-1969. Orta ikideyken 1.dönem rahatsızlandığım için 2. dönem devam edememiştim. Ailem Ankara'da yaşıyordu ve ben daimi yatılılardandım..Sizin gibi zorlu yolculuklar yaparak okula ulaşmazdık ama Acıbadem yokuşu benim için de unutulmaz güzel anıların yaşandığı yerdi..Okuldaki anılarımızı zaten söylemeye gerek yok, zaman zaman arkadaşlarla biraraya gelip yadettiğimizde o günlerin değerini daha çok anlıyoruz..Sizi sevgi ve say
    gıyla selamlıyorum. Kaleminize ve çabanıza sağlık.

    Füsun Bozok Sağocak

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Peri Tunçalp,
    İnternet sistemindeki değişiklikler nedeniyle yorumunuzu çok geç gördüm. Lütfen bağışlayın. Sizinle farklı yıllarda da olsa, aynı okulda okuduğum için çok memnun oldum. Öğrencilik yılları hiçbir zaman unutulmuyor. Tatlı bir anı olarak biz yaşadıkça yaşıyor.
    Bana yazdığınız için çok teşekkür ederim. Sizden sonra benim Çamlıca Kız Lisesi ile ilgili yazımı çok okuyan oldu. Bunu her gece saat 24.00'ten sonra aldığım istatistikten öğreniyorum. En son 'Görüntüleme" 878'di. Tekrar teşekkür eder, sizi sevgiyle kucaklarım.

    YanıtlaSil
  4. Füsun Bozok Sağocak,
    Yazacaklarım Peri Tunçalp'e yazdıklarımın tıpkı eşi olacak. Onun için tekrarlamıyorum. Bana yazdığınız için çok teşekkür ediyor, sizi sevgiyle kucaklıyorum.

    YanıtlaSil
  5. Sizinle tanışma imkanı bulduğum,Çamlıca Kız Lisesi ile ilgili anılarınızı bizzat sizden dinlediğim için kendimi şanslı hissediyorum. Misafirperverliğinize, hoş sohbetinize ve her daim pozitif olan enerjinize hayran kaldım. Her şey için sonsuz teşekkürler. Sevgiyle kalın... ( Murat MUTLUER )

    YanıtlaSil
  6. Bende 1975/1981 yatılı okudum harika yıllardı. Yazınızı zevkle okudum. Devam et hanım biyoloji öğretmenimdi. Elinize ağzınıza yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  7. Facebookta Acıbademliler grubu var anı ve fotolarınızı orda paylaşabilirsiniz

    YanıtlaSil