Almanya'nın Kiel şehrinde öğretmenlik yapan teyzemin torunu sevgili Melek Erbel İstanbul'a tatile geldiğinde bana Assos ve Alibey Adası'na birlikte gitme teklifi yaptığında çok sevindim.
Yolculuk, 1995 yılının l5 Temmuz Cumartesi sabahı saat 09.00 civarında oturmakta olduğum Üsküdar'daki evimin kapısında başladı.
Kardeşi Haluk Erbel, rahat seyahat etmemiz için Kartal marka station arabasını bize vermişti.
***
Kırk yıllık arkadaşım Serap Ekin'in Şarköy'de bir yazlığı vardı.
Serap, Melek'in bebekliğini bilir. Yıllardır da birbirlerini görmediler. "Nasıl olsa yolumuzun üzerinde, Şarköy'ü de programa alalım" dedim. Melek kabul etti.
Serab'a telefon ettim. "Yarın sofraya iki tabak fazla koy" dedim. Dedim ama yanımdakinin kim olduğunu söylemedim.
***
Mahmutbey Gişesi'nden biletimizi alıp, yeni TEM yolundan Tekirdağ'a doğru ilerledik.
Yol üzerinde gördüğüm ayçiçeği tarlaları beni şaşırttı. Bu yaşa geldim böylesine iri, böylesine canlı ayçiçeği tarlası hiç görmedim. Sanki Van Gogh gelmiş doğayı sarıya boyamıştı.
Saat 12.00'de Serap'taydık.
Evin arka bahçesinde kurulan sofrada, güzel bir öğle yemeği yedik.
Herkes birbirini çok iyi bulduğunu söyledi. Herkes bundan çok memnun kaldı.
Serap fotoğrafımızı çekti.
Saat 14.00'de karşılıklı teşekkür ettik. Arabaya bindik. Yola çıktık.
Yol çok güzeldi.
Gelibolu'dan arabalı vapurla Lapseki'ye geçtik.
Umurbey, Çanakkale, Ezine ve Ayvacık üzerinden, akşamüzeri Assos'a vardık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder