Assos birbirinden güzel otelleri ve lokantaları olan bir yer. Nazlıhan Oteli'nde yerimiz ayrılmıştı.
Nazlıhan, 1890'dan kalma, üç ayrı taş binanın oluşturduğu bir otel.
Nazlıhan Oteli.
Eskiden palamuthaneymiş.
Assos'da iki gece kaldık. İlk gece, denizin üstünde iskelesi olan Yıldız Lokantasında Çupura yedik, ikinci gece Behram Oteli'nin lokantasında, çok şık bir sofrada, hala tadı damağımda olan, önce buğulanmış, sonra fırınlanmış Sinarit yedik. Şaraplar içtik. Çok keyif ettik.
Pazartesi sabahı, kahvaltıdan sonra yola çıktık ve Behramkale'ye geldik. Arabamızı meydana park ettikten sonra karşımıza çıkan ilk satıcıdan ben bir Yağcı Bedir iskemle halısı, Melek birkaç çanak - çömlek aldı. Sonra Kale'ye doğru çıkmaya başladık.
Sütunların önünde oturuyorum.
***
Küçük bir çocuk, kekik satıyordu. Sevimli bir çocuktu. Ondan kekik aldık. Sonra o çocuk bizi bırakmadı. Bize rehberlik yaptı. Ortaokul son sınıfta ve 14 yaşındaydı. Yaşından daha küçük görünüyordu. Dedesinden öğrendiği eski tarihe ait bilgileri büyük bir ustalıkla anlatıyordu. Kitaplarda yazılı olanları değil dedesinin anlattıklarını ezberlemişti. Kitaptakiler ona karışık geliyordu.
Ali Çelik'i çok sevdik. Anadolu Lisesi'ni bitirdikten sonra Turizm okuyacakmış. Yöresine yararlı olacağına inanıyorum.
Behramkale'de hatıra eşyaları satan bir dükkandan Hüseyin Uluaslan’ın derlediği bir broşür aldık ve şu satırların altını çizdik: "Hermias, Assos şehrini Eflatun'un öğrencileri olan Erastos ile Koriskos'a hediye etmiş. Onlar da orada bir felsefe okulu kurmuşlar. Eflatun'un ölümünden sonra, Hermias'ın daveti üzerine Aristo, Ksenokrates ile beraber Assos'a gelmiş ve orada ilk okulunu kurmuş. Bu şekilde Assos, Aristo'nun orada kaldığı üç yıl zarfında (347 - 345) Yunan tefekkür hayatının önemli bir merkezi olmuş."
Kale'den aşağıya inerken, sağda, büyük avlulu bir evde yaşayan güzel bir aile, ev ayranı satıyordu. O yorgunlukta ve o sıcakta buz gibi ayran çok iyi geldi.
Serap'ın teyzesinin kızı İnci Kuloğlu, eşi Can ile birlikte, Behramkale'de bir lokanta açmışlar. Uzun zamandır orada yaşıyorlar. Hayatlarından çok memnunlar. Kahvelerimizi onların bahçesinde içtikten sonra Kadırga'ya doğru yola çıktık.
Behramkale'den Kadırga dört kilometre. Yol kötü. Çukurlar var. Çok yavaş gittik. "Bayram'ın Yeri"nde mola verdik. Melek denize girdi. Ben gazete okudum. Öğle yemeğini orada yedik.
Saat 14.00 civarı Kadırga'dan yola çıktık. Kadırga - Küçükkuyu arasındaki yol da iyi değildi. Bu iyi olmayan yol üzerinde, dört yıldızlı Eden Garden adında, yeni yapılmış, bir otel gördük.
Küçükkuyu'dan sonra ana yola çıktık ve yol güzelleşti.
Altınoluk'u takriben on kilometre geçtikten sonra, solda Tahtakuşlar levhasını gördük. Levhada aynı zamanda Etnografya Galerisi'nin de ismi vardı. Sapaktan biraz gidince yol ikiye ayrıldı. Sağdaki yol Çamlıbel Köyü'ne, soldaki yol Tahtakuşlar Etnografya Galerisi'ne gidiyordu. Biz, sağdaki yola saptık. Çünkü Çamlıbel Köyü'ne gidecek, İskender ve Sema Azatoğlu'na ait İda Çiftlik Evi'nde kalacaktık.
Telefon ile yer ayırtmıştık.
Bizi bekliyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder