17 - 18 Temmuz 1995
Sabahı bavullarımızı topladık ve terasa kurulmuş kahvaltı sofrasına oturduk. Peynir, tereyağ ve yumurta, İskender beyin yaptığı dört ayrı çeşit reçel ve sele zeytini, çok özel bir ekmek. Ekmeğimizi kekikli zeytinyağına banarak bitirdik.
Sabahı bavullarımızı topladık ve terasa kurulmuş kahvaltı sofrasına oturduk. Peynir, tereyağ ve yumurta, İskender beyin yaptığı dört ayrı çeşit reçel ve sele zeytini, çok özel bir ekmek. Ekmeğimizi kekikli zeytinyağına banarak bitirdik.
Sonra eşyalarımızı arabaya yerleştirdik. Vedalaşma sırasında İskender bey, Zeus Altarı'nı, Sutüven Şelalesi'ni ve Hasan Boğuldu Büveti'ni de görmemizi önerdi ve bize bir plan çizdi.
Bu plana göre, Zeus Altarı'na gitmek için Küçukkuyu'ya geri dönmemiz gerekiyordu.
Döndük.
***
Küçükkuyu'ya
yaklaşırken sağda Zeus Altarı levhasını gördük. Önce düz gittik. Sonra yokuş
yukarı çıktık. Tepeye yakın bir yerde yolun orta yerindeki taşlar biraz
yükselmeye başladı. Arabanın altı vurur endişesi ile arabadan indik ve çam
kokulu, kuş cıvıltılı bir yokuşu takriben 15 - 20 dakikada çıktık.
Ve çıkarken aşağıda çok güzel bir köy gördük.
![]() |
Zeus Altar'ına geldiğimizde karşımıza heybetli bir adak ağacı çıktı. |
Sanki, o anda Murathan Mungan'ın "Mahmud ile Yezida" adlı oyununun ikinci sahnesindeydik. Bu görkemli manzara aynı zamanda Oya Katoğlu'nun “Adak” adlı tablosunu hatırlatıyordu. İki ayrı sanatçıyı aynı mekanda hatırlamak çok heyecan vericiydi.
***
Sutüven Şelalesi ve Hasan Boğuldu Büveti'ne gitmek için Zeus Altarı'ndan ana yola çıktık ve Edremit istikametine yol aldık.
***
***
Sutüven Şelalesi ve Hasan Boğuldu Büveti'ne gitmek için Zeus Altarı'ndan ana yola çıktık ve Edremit istikametine yol aldık.
***
***
Hasan Boğuldu Büveti ise bir efsaneydi. Ve bu efsaneye göre, Hasan düzlükte yaşayan ve pazar yerinde bir şeyler satan bir delikanlı. Emine ise yukarılarda oturan ve pazara alış-veriş için gelen bir Türkmen kızı. Birbirlerini sevmişler, sonra da evlenmek istemişler. Hasan'ın ailesi kabul etmiş. Emine'nin ailesi önce müsaade etmemiş. sonra bir koşul ileri sürmüş. Hasan 40 okkalık tuz çuvalını, sırtında, dağın tepesindeki Türkmen köyüne çıkaracak. Hasan çelimsiz bir delikanlı, Emine güçlü kuvvetli. bir kız. Hasan çuvalı vurmuş sırtına, aşkla. Ama ancak yolun yarısına kadar çıkarabilmiş. Emine çok kızmış Hasan'a. Yüklendiği gibi çuvalı, bir çırpıda çıkarıvermiş tepeye. Hasan da geri dönmüş. Emine sonra pişman olmuş Hasan'a kızdığına. Koşarak inmiş aşağıya. Ama ne fayda. Hasan atıvermiş kendini küçücük göle. Ve boğulmuş. Emine de gölün kenarındaki koca çınarın dallarından birine asıvermiş kendini.
Hepimizin çok iyi bildiği gibi efsaneler anlatana ve dinleyene göre değişir. Ben o gün orada çeşitli insanlardan çeşitli efsaneler dinledim. Hangisi doğru bilemem.
Hasan Boğuldu Büveti'nde suya girmek yasaktı. Ama Melek dayanamadı attı kendini suya. Artık suya mı attı, yoksa efsaneye mi bilmiyorum. Ama girmesi ile çıkması bir oldu. Su buz gibi soğuktu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder