Esas aile şeceremiz bir yangında yanmış.
***
Üveis dayım, şecerenin ne manaya geldiğini şöyle yazmış: Bir soyun, en uzak atasından başlayarak son üyesine kadar bireylerini gösterir çizelge, soyağacı. (Türkçe Sözlük, Beşinci Baskı 1969.)
Dayım, yanına parantez içinde nesep levhası, silsilename diye eklemiş.
***
Üveis dayım, şecerenin ne manaya geldiğini şöyle yazmış: Bir soyun, en uzak atasından başlayarak son üyesine kadar bireylerini gösterir çizelge, soyağacı. (Türkçe Sözlük, Beşinci Baskı 1969.)
Dayım, yanına parantez içinde nesep levhası, silsilename diye eklemiş.
***
İsmail Ağa, 1777 senesinde, I. Abdülhamid'in Sadrazamı Karavezir namlı Seyit Mehmet Paşa'nın Silahtarı.
İsmail Ağa hakkında Sicill-i Osmani'den (*) kısaca şunları öğreniyoruz:
Enderun-u Humayun'da biltefeyyüz rikabdari (1) şahriyari makamını ihraz eylemiş ve ihracında kapucu başılık (2) verilmiş ve sonra Silahdar Ağası (3) olmuş ve 1197 / 1782 Ramazanı gurresinde vefat eylemiştir.
Seyyit Ahmet Deresi'nde medfundur.
Canibi Ali Efendi'ye damad olmuş bir Kemankeş (4) idi.
Halilesi Hatice Hanım 1216 / 1801'de irtihal eylemiştir.
-----------------------------------------------------------
(*) Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmani (The Ottoman National Biography, İstanbul 1308 (1890 - 1315 / 1897) Greff International Publishers Ltd., 1971, s. 369.
Aşağıdaki bilgiler meraklısı için buraya alınmıştır.
Aşağıdaki bilgiler meraklısı için buraya alınmıştır.
(1) Rikabdar: Padişahların atla bir yere gidişleri sırasında üzengiyi tutmak suretiyle ata binip inmelerine yardım eden adam hakkında kullanılan bir tabirdir. Osmanlı tarihleri rikabdarlığın hangi tarihte ihdas olunduğunu yazmıyorlarsa da sarayın ilk kurucusu sıfatiyle silahtarlık gibi bunun da Yıldırım Bayezit devrinde ihdas edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. ...Rikabdarın Hane - i Hassa'dan iki lalası, aşağı koğuşlardan bir kullukçusu, zülüflü baltacısı, iki sofalısı, bir heybecisi ve iki de yedekcisi vardı. (Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü III, İkinci Basılış, Milli Eğitim Basımevi - İstanbul 1971, s.44.)
(2) Kapıcıbaşı: Saray kapıcılarının amiri ve büyük zabiti hakkında kullanılır bir tabirdir. Kapıcı başları onsekizinci asırda paşaların evlatlarından veya birinci derecedeki ümeranın oğulları arasından tayin edilirlerdi. Hammer; Fatih zamanındaki devlet müesseselerini tetkik ederken (c.3, s.230) kapıcıbaşıların mabeyinci olduklarını söylüyor. a.g.e., s.167 - 169.
(3) Silahdar: Sarayın ileri gelen erkanlarından birinin unvanıdır. "Silahdar - ı Şehriyari" de denilirse de maruf olanı "Silahdar Ağa"dır. ..... Silahdar padişahın muhariplerinden (yakınlarından) olduğu için mühim bir vazife idi. Merasim ve alaylarda at üzerinde, başında zülüf ve kırmızı kadifeli üsküf olduğu ve padişahın kılıcı sağ omuzunda bulunduğu halde hükümdarın sağ gerisinde yürürdü. Silahdarların hemen hepsi malumatlı şahsiyetlerdendi. İçlerinden yirmiye yakını sadrazam olmuştur. Örneğin, Çorlulu Ali Paşa. a.g.e., s. 221 - 225.
(4) Kemankeş: Okçulukta mehareti olanlar hakkında kullanılır bir tabirdir...... Osmanlılar arasında birçok kemankeşler yetişmiş, içlerinde vezirliğe ve sadrazamlığa kadar yükselenler bile olmuştur. a.g.e., s. 239 - 240.
OLCAY HANIM BEN HALUK BELGERDEN'İN OĞLU AHMET BELGERDEN. UZUN YILLAR YURT DIŞINDA İDİM.DÖNELİ 7 YIL OLDU.SİZİNLE İRTİBAT KURMAK İSTERİM.ESERİNİZ İÇİN ALLAH SİZE UZUN ÖMÜR VERSİN DİYORUM.SAYGILARIMLA.
YanıtlaSilAhmet Bey,
YanıtlaSilMerhaba.
Beni aradığınız için çok teşekkür ederim.
Üsküdar'da oturuyorum. 12 Haziran'a kadar İstanbul'dayım.
İster telefonlaşalım, ister internet üzerinden yazışalım.
Nasıl isterseniz.
En iyi dileklerimle,
Olcay