23 Temmuz 2010 Cuma

16.5 MEHMET SADİ (HAMİDE HANIM İLE)

Sadi dayım 1896 yılında İstanbul'da, Nişantaşı'nda doğmuş.

Ne yazık ki Sadi dayı için anlatacak bir öyküm yok. Çünkü Sadi dayı, bir sabah Üsküdar'daki evden çıkmış ve bir daha geri dönmemiş.

Ne bir kavga, ne bir münakaşa, ne de bir can sıkıntısı hatırlanıyor.

Doğal olarak büyük bir üzüntü yaşanmış. Ve yıllarca "gelecek" diye beklenmiş.

Anneannem bir kez bana, "Sadi dayının sevdiği yemekleri o gittiği günden beri ağzıma koymadım" demişti.

***
Kadıköy'de oturuyorduk.

Yıl 1940 olmalı.

Bir gün Üveis (Maskar) dayım elinde bir mektupla geldi.

Sadi dayı Fethiye'de maden ocağında çalışırken grizu patlamasında ölmüş. Öldüğü zaman oğlu Ünal 40 günlükmüş.

Karısı Hamide hanım Rodos’ta imamlık yapan Yozgatlı Hafız Mustafa Efendi’nin kızıymış. Hafız Mustafa Efendi Çapanoğlu ailesindenmiş. Hükümet tarafından Rodos'taki Süleymaniye Camisi'ne imam olarak tayin edilmiş.

Hamide hanımın üç erkek kardeşi varmış. Bir kardeşi çok erken yaşta vefat etmiş. Diğer iki kardeşinin isimleri Hasan ve Hüseyin’miş. Onlar da vefat etmişler.

Hamide hanım önce bir nahiye müdürü ile evlenmiş. Anadolu’yu dolaşmış. Eşinin vefatı üzerine Fethiye'deki Çavuş Hasan lakaplı kardeşinin yanına gelmiş ve orada dayımla tanışmış ve evlenmişler.

***
Hamide Yenge hamileyken babası doğum yapması için kızını Rodos’a Çağırmış. Ünal Rodos’ta dünyaya gelmiş. 29 Nisan 1938.

Yengem dayımın ölümü üzerine verdikleri bir miktar para ile İzmir/Karşıyaka'da ev almış.

***
İşte o sıralarda Üveis dayıma gelen o mektup üzerine Ciciannem (Refika teyzem) "Ben İzmir'e gider onları alır, buraya getiririm" dedi. Ve dediğini de yaptı. Bizim yanımıza geldiler.

Bizleri büyüttüğü gibi Ünal'ı da Ciciannem büyüttü.

***
Kadıköy’e geldiklerinde Ünal 3-4 yaşlarındaydı. O günleri hatırlıyorum. Ünal'ın üzerinde kırmızı bir entari vardı. Odadan odaya koştururdu.

Sonra İzmir’e dönmüşler. İki sene kadar İzmir’de kalmışlar.

Bu süre içinde Hamide yenge Ünal’ı Rodos’a dedesine götürmüş. Ünal o sırada 5-6 yaşlarındaymış. Ünal dedesini çok iyi hatırlıyor. "Uzun boylu, kısa sakallı, her zaman kravatlı bir imamdı. Süleymaniye Camisi’nin müştemilatında oturuyordu" diyor.

Ünal da o müştemilatta dünyaya gelmiş.

***
Rodos dönüşü tekrar İstanbul’a gelmişler.

Askere gidene kadar Üsküdar’daki ahşap evimizde Ciciannem ile  oturdular. O yılları çok iyi hatırlıyorum. Ünal ile aramda 10 yaş fark olduğundan arkadaş gibi büyüdük. Ve yengem ile çok güzel bir dostluğumuz oldu. Beni ve özellikle annemi çok severdi.

Ünal askerliğinin 8 ayını Ankara’da Mamak’ta yaparken yengem de Ankara’ya bize geldi. Güzel günler geçirdik.

Ona kendi odamda yer hazırlamıştım. Yatmadan önce “Olcay horlar mısın” diye sormuştu. Ben de “Hayır” demiştim. Bu sefer de sessiz uyumamdan endişelenmiş, gece boyu kalkıp kalkıp nefesimi dinlemiş.

Ünal askerliğinin geri kalan kısmını onbaşı olarak Sarıkamış’ta yaparken yengem de İzmir’e gitmişti. Oğluna o kadar düşkündü ki kim bilir ne üzüntüyle onun dönüşünü beklemişti.

Tabii burada sormak lazım Ünal askerliğini neden yedek subay olarak değil de onbaşı olarak yapmış? Bu da ayrı bir öykü.

Ünal'ı bir akrabası Göztepe’de yatılı bir okulda okutmuştu.

Ciciannem ise Ünal’ın tahsil hayatına devam edebilmesi için ancak Darüşşafaka gibi bir okulda parasız yatılı olarak okumasıyla mümkün olabileceğini düşündü. Bunun için çok uğraş verdi. Sonunda başardı. Üveis (Maskar) dayım da velisi oldu. Ama ne yazık ki Ünal Lise 2’de fen derslerinden başarılı olamayınca okuldan uzaklaştırıldı.

***
Askerden dönünce Ünal da İzmir'e annesinin yanına gitti. Ama İstanbul'da iş bulunca tekrar İstanbul’a geldi. Annesini de yanına aldırdı.

Üsküdar'ın İmrahor semtinde bir apartman dairesi satın aldılar. Eğer yanlış hatırlamıyorsam Ciciannem bulmuştu o daireyi. “Kutu gibi bir evdi” derdi.

İki sene kadar orada oturduktan sonra orayı satıp İzmir’e yerleştiler.

1962 yılında, yengem İzmir’de vefat etti.

***
Anneanneme, torunu Ünal hiç gösterilmedi. Çünkü eğer gösterilseydi, oğlu Sadi'nin öldüğünü öğrenecekti.

Evlatları sırf anneleri üzülmesin diye çeşitli düzenlemeler yapardı. Örneğin, anneannem Osman dayımlarda kalırken bize gelmek istediğinde, bizde kalan Hamide yenge ile Ünal diğer sokaktan Osman dayımlara götürülürdü. Bu yıllarca böyle devam etti. Dayım tayin olana ve anneannemi de alarak Ankara’ya gidene kadar.

Sadi dayı
Sadi dayı

Hamide yenge

Ünal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder